"Yerini söyle geliyorum..." Geliyorum mu demişti. Ah evet, geliyorum dedi. Bir panik dilim dolansa da üçüncü anlaşımda bulduğum yerin adı söylenmiştim. Baran ise çıkışta beni bekle diyerek telefonu yüzüme kapatmıştı.
Elimde telefon öylece kalınca yüzümde tebessüm oluştu. Uzun zaman sonra ilk kez Baran'ı görecektim. Elimdeki telefonu sahibine teşekkür edip verdikten sonra hiç vakit kaybetmeden çıkış kapısını bularak dışarıya çıktım... Beş dakika on dakika bekle derken siyah bir aracın hemen önümde durmasıyla benden taraftaki kapısı açıldı. Başımı eğip baktığımda Baran'ı gördüm.
"Bin!" diye emrettiğinde ise elimi karnımın üstünden hiç çekmeden söylediğini yaparak arabaya binip soluma Baran'a baktım. Ben ona özlemle bakarken "Kemerini bağla." Diye emir verdi.
"Tamam." Elimle aradığım kemeri bulmayınca sağıma bakıp emniyet kemerini bağladım. Baran ise hiç vakit kaybetmeden gaza basmıştı. O kadar hızlı sürüyordu ki midem kalktı. Elimi ağzıma götürdüğümde "Arabayı batırmayı düşünmüyorum değil mi?"
Elim ağzımda ona bakarken hızını azalttı. "Hayır, karnım boşken istesem de batıramam." Bunu neden söylediğimi bilmem ama öylesine söylediğimi biliyordum.
"Aç mısınız?" Aç mıyız? "Evet."dedim. Bir an önce eve gitmezsem açlıktan oturduğum yere bayılabilirdim. Baran ise hiçbir söz söylemeden arabanın yönünü sağa kırarak etrafına bakınmaya başladı.
"Benden hiç korkmuyor musun? Seni ıssız bir yere götürüp kafana sıkabilirim." Evet, yerinde başka biri olsa yapacağı tek şey bu olurdu ama sen ağa oğlu olsan da bana kıyamazdın bunu biliyordum.
"Hayır, korkmuyorum. Biliyorum ki sen benden nefret ölesiye nefret etsen de oğlumun kanına girmezsin... "
"Demek oğlun olacak... Biliyor musun sen en yakının hep ben olduğumu düşünürdüm. Ayça herkesten bir şeyler saklarda benden hiçbir şey saklamaz diyorum. Herkesi bilmem ama beni derinden yaraladın..."
"Üzgünüm böyle olsun istemezdim ben..." derken arabayı sağa çekip park etmişti. "İn."dediğinde etrafıma bakındım. Ben heyecandan evin adresini bile vermezken o beni nereye getirmişti. "Korkma sadece oğlunun karnını doyuracağız senin değil."
Baran inince bende inmek zorunda kalmıştım. Baran önden ben arkadan restorana girince Baran bulduğu ilk boş masaya oturup "Hemen sipariş ver seninle kaybedecek boş zamanım yok."demişti. Karşına oturunca garsonun uzattığı menüden gözüme ilk çarpan yemeği söyledim.
"Baran..." desem de cümlemin devamını getiremedim bana öyle bir bakmıştı ki onu hiç böyle görmediğime dair yeminler edebilirdim. "Dayım nasıl?"
"Bizi gerçekten düşündüğüne inanmalı mıyım?" Neden bu denli öfkeliydi. Onu daha önce hiç böyle öfkeli görememiştim. "Oğlumun adını Mehmet Ali koyacak kadar çok seviyorum o benim dayım..."
Baran soğuk bir gülüşle "Öz dayın değil Ayça öz dayın değil. Babam ve senin annen sadece hala çocukları babamlar kuzenken..."
"Nasıl yani dayım öz değil mi? Ama hep anneme bacım derdi..."
Baran derin bir nefes alıp "Sen hep mi saftın sonradan mı saflaştın Ayça bunu bilmiyor olmazsın değil mi? Eğer şaka yapıyorsan beni yorma zaten canım burnumda bir de sana laf anlatmam."
"Şey... Ben... Yani..."
O sırada yemek gelince Baran ye diyerek çıkışmıştı. Sen bana böyle bakarken nasıl olurda yemek yerdim. Açlıktan utana sıkıla yemek yemeğe başlamıştım. Baran ise her ne kadar benden tarafa bakmamaya çalışsa da gözleri dönüp dolaşıp beni buluyordu. Tabağımı yarıladığımda ev çok geç olmadan gitmem gerektiğini düşündüm. "Kalkalım mı?"
"Bir saniye..." diyen Baran cebinden çıkardığı telefonu uzatarak "Bu benim yedek telefonum her defasında beni birlerinde arayıp durma. Eğer çok ihtiyacın olursa tabi bu sadece karnında bebek için olursa ara beni gelirim."
"Benim zaten bir telefonum var Baran sadece aceleyle evden çıkarken evde unutmuşum. Hem adı üstünde senin yedek telefonun birileri seni ararsa ben ne diyeceğim..."
"Sen ne işler çeviriyorsun Ayça evlendim dedin hani kocan yardıma ihtiyacın olduğunda neden o iti değil de beni arıyorsun?" Oturduğum yerden kalınca gitmem gerektiğini söylemek istedim tabi önce sorusuna cevap verecektim.
"Ezberimde ki tek telefon sana ait seninde İstanbul da olabileceğini düşünüp aradım. Şimdi gidebilir miyiz?" Baran hiçbir şey söylemeden ayaklanarak hesabı ödemeye gitti. Bende çıkışa doğru giderek onu bekledim. Arkamdan geldiğini görünce ise arabaya doğru gitmiş kapıyı açınca da ondan önce binerek kemerimi bağlamıştım. Yol boyunca Baran'ın sesi soluğu çıkmamıştı. Bende ne diyeceğimi bilmediğim suskunluğumu korumuştum. Sonunda eve geldiğimizde ise suskunluğumu bozarak ben konuştum.
"Yardımın için çok teşekkür ederim. Sen benden nefret etsen de ben hep seni seveceğim... Seni ardağım ilk telefonda bana aitti. Olurda bir gün beni affetmeyi düşünürsen ara beni olur mu?"
"Kocan adı ne?" Eve bir kez daha bakınca bende eve bakmıştım. Keşke sana her şeyi anlatabilme şansım olsaydı. Biliyordum ki anlattığım anda beni burada tek bir saniye tutmazdın. Ben en çok da senin benim yüzümden başını belaya sokmadan korkuyordum. Yine biliyordum ki gerçekleri öğrendiğin anda o iti öldürecektin. Ben ne senin katil olmanı isterim ne de buradan kocamdan ayrılmak isterdim.
"Ferit Tekdemir..."
"Söyle o kocan olacak şerefsize onunla hesabımız kapanmadı. Şimdi in." Ben Baran'ın sözlerine takılı kalırken bir kez daha sesini yükselterek in demekle kalmayarak uzanıp kapımı açmıştı. Bende yutkunarak arabadan indim. Ben şimdi ne yapmıştım. Arabadan inince giden aracın arkasında baka kaldım. Şimdi ben sönen ateşi körüklemiş miydim?
"Ayça!" İşittiğim sesle evin girişine baktım. Ferit bana koşarken korumalar da arkasından bize bakıyordu. Ben daha ne olduğunu anlamdan soluğu yanımda alan Ferit boynuma sarılarak beni sıkıca sarmalamıştı. "Aklım çıktı size bir şey oldu diye..." Ferit sıkıca sarılırken bende elimi beline koydum. Ferit benden ayrılınca elleriyle yüzümü avuçladı "Nerdeydin sen Ayça nerdeydin? O kadın kaybolduğunu söyleyince aklım yerinden çıktı. Seni aramak için..."
Ferit durup yola baktı. "Alışveriş merkezinden ayrıldığın araba kime aitti?"
"Beni aramaya mı geldin? Bende düşündüm ki kayboldum bu yüzden de..."
"Neden beni aramadın Ayça o lanet telefonu neden yanına almadın. Hadi almadan neden kaybolduğunda yerde kalmıyorsun sen çocuk musun? Neden sürekli beni delirtecek şeyler yapıyorsun. Ya orada başına bir şey gelseydi ya size bir şey olsaydı?"
"Tamam, sakin olur musun biz iyiyiz..." Demek ki o kadın hemen Ferit'e haber vermişti. Bu yüzden bizimkisi çıldırmıştı.
"Kimdi o adam?"
"Baran, kuzenim..."demiştim. Ferit inanamıyormuşçasına bana baktım benden ayrılarak yumruğunu sıktı.
"Sen kafayı mı yedin onlar değil miydi seni öldürmek için köşe bucak arayan adamlar nasıl hangi akla hizmet onu arasın Ayça eceline mi susadın? Sen de hiç mi akıl yok... Şimdi çıldıracağım ya o kuzenim dediğin kansız seni vurabilir öldürebilirdi Ayça..."
"Yeter ya uzatma ben iyiyim Baran da kansız falan değil. Beni çok seviyor söylemese de beni çok seviyor hem bende onu çok seviyor hiç kimseye olmadığı kadar da çok güveniyorum. Oldu u için rahatladı mı?"
"Keşke o zaman bana değil de ona koşaydın. Madem o kadar sevip güveniyordun onun kollarının altına sığınacaktın Ayça Hanım benim değil."
SİZ HİÇ KURGU DEĞİŞİR DE İLİŞKİLER DEĞİŞMEZ Mİ SANDINIZ?