Kırk... Bugün kırkıncı günümüzdü ama ben hala beceriksiz gibi oğlumu henüz giydirememiştim. "Hadi ama oğlum Annene birazcık yardımcı ol..." Mehmet Ali ona kızdığımı sanmış olmalıydı ki dudağını büzüp ağlamaya başladı. "Oğlum neden böyle yapıyorsun ben sana hiç kızar mıyım?" Oğlumu son olarak battaniyesine de sararak kucağıma alıp tıpışlamaya başladım.
"Ayça, tatlım nerde kaldın herkes bizi bekliyor..."
Ferit içeriye girince bende oğlum gibi dudağımı büzüp "Huysuzlanıyor Ferit, yoksa çoktan aşağıya inmiştim."
"Oğlum gel bakalım babaya..." Ferit kucağımda Ali'yi alırken uzanıp boyun boşluğumdan öptü. "Demek karım çok yoruldu..." Hiç sorma diye gözlerimi devirdim. Bugün bir kaçamak yapıp Ferit'ten gizli oğlumu banyo yaptırayım demiştim de oğlum değil ben banyo yapmıştım. Kan ter içinde kalmam ise cabasıydı. "Hadi ama naz yapmayı bırak da aşağıya inelim."
"Naz mı? Ben naz mı yapıyorum Ferit, aşk olsun..."
"Olsun güzelim aşk olsun..." Ferit uzanıp dudağımdan öpünce kızarmıştım. Artık eskisi gibi bu bırakıp geri çekilmiyordu. Son günlerde daha yoğun öpüyordu. Bu da ister istemez beni sarsıyordu.
"Senin ineceğin yok ben önden iniyorum sende hemen gel." Ferit odadan çıkarken bana göz atmıştı. Bende o çıkınca elimi dudağıma götürdüm. Ne oluyordu bana böyle bedenimdeki değişimler de neyin nesiydi. Elim karnıma gidince başımı eğip karnımın şişkinliğine baktım. Bu halimle de beni beğeniyor muydu?
Sonunda kendime gelerek aşağıya inmiştim. "Sonunda nerde kaldın Ayça davete geç kalacağız." Merdivenlerden indiğimde direkt Ferit'in yanına gittim.
"Siz ve şamana dayalı inançlarınız... Ferit sende şu karı koca adetlerine eşlik ediyorsun ya pes diyorum. Kırk uçurma nedir? El kadar bebeği gezmelere götürüp hasta edersiniz sizi eve almam."
"Baba sorun yok Ayça uzun zamandır dışarıya çıkmıyor. Sadece birkaç tanıdığa ziyarete gidip hemen eve döneceğiz..." Yeliz Hanım söylenince Ezgi hepimizden önce çıkmıştı.
"Abi gideceğiniz yerlerde güzel kızlar varsa gelmeme kararımı gözden geçirebilirim."
"Olmaz mı hiç Ege hem de birkaç tane hadi sende gel." Ferit kardeşini kafaya alırken bunu fark etmeyen Ege balıklama atlayarak "Baba bende gidiyorum sana evde iyi sıkılmalar..."
Cemal Bey eve göz atınca o da ayaklandı. "İyi madem bende geleceğim."
"Kız küçük fare oğlanı söylediğim gibi yıkadın mı?" Yeliz Hanım Ferit'in duymayacağı şekilde sesizce sorunca bende yine aynı ses tonunda evet diye cevap verdim. Artık ne kadar yıkayabildiysem yıkamıştım. Evden çıkınca ilk önce Yeliz Hanım söylediğine göre aile büyüklerine ziyarete gitmiştik. Her gittiğimiz yerde oğluma hediyeler vermişlerdi. En son nokta olarak Sevda'lara ziyarete gidecektik ki Yeliz Hanımlar yorulduklarını söyleyerek ailecek eve gitmişlerdi. Bizde Ferit ile beraber gitme kararı almıştık.
Ferit, yolda Yeliz cadısını görüyor musun gibi söylenince gülme almıştı. Kadının iyi mi ya da kötü olduğunu bir türlü anlayamamıştım. Son olarak Sevdalara ziyarete gitmiştik ki Sevda ile yalnız kaldığımda son zamanlarda olan şeyleri ona aktararak akıl almaya çalıştım.
"Ayça bana kalırsa sizin sahte evlilik gerçeğe dönüşmüş... Kızarma hemen gerçek evlilik olması için illa birlikte olmak geremiyor ama bugün oğlunun kırkı çıktı artık aranızda hiçbir engel yok..."
"Ne demek yok önce var mıydı ki?" Sevda gülünce daha da kızardım. Ne demeye çalıştığını gerçekten anlamamıştım.
"Tatlım doğumdan sonra karı koca arasında bir şey olmaz... Ne saçmalıyorum sağlığın için kırk gün boyunca hiçbir şey olmaması gerekiyor. Ferit de bunu bildiğinden sana yanaşmamıştır... Ayça içimden bir ses diyor ki çok yakında sizin iş olacak. Hiçbir erkek yanında kuzu gibi yatan karısına dokunmadan yapamaz..."
"Sevda..."
"Kızlar..." Aynı anda Mert'in sesini duyunca daha çok kızararak başka yöne baktım. "Bizi iki sap içeride bırakıp buraya çekildiniz. Sevda, hayatım Ferit bebek bakımda usta olsa da ben kızıma bakmakta o kadar ustalaşmadım acaba içeriye mi gelseniz..."
"Tamam, canım kahveler zaten oldu hemen geliyoruz..."
Kahve bitiminde Ferit bize müsaade diyerek ayaklanmıştı. Evden bir daha görüşme konusunda karar alınca ayrılıp evimize gelmiştim. Bugün öyle yorulmuştum ki oğlum bile beni bu kadar çok yormamıştı. Eve gelince direkt odaya çıkıp oğlumu beşiğine yatırdım. Ferit de arkamdan gelince yüzümü ona dönüp elimi belime koydum.
"Ferit, her yanım ağrıyor galiba ben bir kırk gün daha dışarıya çıkamam...",
Ferit elini burnuna götürüp burnunu sıkınca "İstersen duşa gir yorgunluğunu alır."dediğinde anlamayarak omuz silktim. "İnan hiç halim yok biraz uzanıp dinlenmek istiyorum."
"Ayça, normalde bugün oğlunla birlikte duşa girmem gerekiyordu. Hani kırkınız çıktı ya ondan söylüyorum." Bir anda Sevda'nın sözleri aklıma gelince kızarak başımı çevirip oğluma baktım.
"Tabi ya haklısın duş yorgunluğumu alabilir..." Ferit'e bakmadan elbise dolabının yanına giderek çekmeceden temiz çamaşır aldım. Elime gecelik de alınca Ferit'e bakmamaya itina göstererek önünden geçip banyoya girdim. Kapıyı üstüme çektiğime elimi kalbime götürdüm. İnşallah o gün bugün olmazdı hiç hazır değildim.
Elim kapı kilidine gidince içimden saçmalama diye düşündüm. Normalde hep kilitlediğim kapıyı kilitlemeden elimi oradan çektim. Kapıdan uzaklaşınca soyunmaya başladım yine de gözüm her an açılacakmış gibi kapıdaydı. İlk defa soyunurken bu kadar heyecanlanmıştım. İçeriden ses seda gelemeyince duşa kabinin içine girerek kapattım. Suyu açıp ılıtırken bile gözümü kapıdan alamıyordum. Kendimi ılık suyun altına bırakınca gözlerimi kapattım. İçine girdiğimden heyecandan olsa gerek suyun altında en fazla on dakika durduktan sonra suyu kapatarak duşa kabinden çıktım. Buharlaşan banyoda uzanıp havlumu alacak iken ayağım kaymasıyla birlikte kendimi buz gibi zeminde buldum.
Saniyeler içinde kapının açılmasıyla aklıma attığım çığlık geldi. "Ayça, iyi misin?" Şokla içeriye giren Ferit'e bakıyordum ki yanıma gelip kollarımdan tutuğu gibi ayağa kaldırmaya çalıştı. "Kafanı vurdun mu?"
Ben ağzı açık ona bakarken o anda çıplaklığımı fark edip başını eğmesiyle kaldırması bir oldu... "Ben... Havlu..."derken kolundan tutup gitmesine izin vermedim.
"Ferit... Gitme..." Az önce zamanı değil diyen ben miydim?
"Ayça, şimdi değil. Şimdi olmaz. Sen hala küçüğüm..."
Ondan uzaklaşıp bana bakmasını sağladım. "Değilim senin küçüğün değilim olmaz da istemiyorum." Tekrar yakınlaşınca soğuk ellerimi yüzüne koydum. "Ben büyüdüm Ferit, anne oldum. Şimdi de karın olmak istiyorum. Seni sevdiğimi asla inkar etmedim ama sen istemiyorsan söyle..."
Hiç gülünce elini çıplak belime dolayarak "Bugünü dört gözle beklediğimi söylesem..." Yüzümde gülümseme oluşsa da içim buruktu. "Sadece bu mu?" Uzanıp dudağıma tıpkı sabah ki gibi öpücük bırakıp geri çekildi.
"Hayır, bu değil. Seni sadece sevdiğim için değil âşık olduğum içinde istiyorum. Ayça, bu adam sana kör kütük aşık!"
AŞK İÇİN HİÇBİR ZAMAN DİLİMİ GEÇ DEĞİLDİR. AŞKIN ZAMAN KAVRAMI YOKTUR.