Sakin ol demekle sakin olunmuyordu işte onlar buraya bir hiç uğruna gelmemişlerdi. Sadece benimde de değil onunda hayatını tehlikeye atmıştım. Biliyordum işte biliyordum dışarıya çıkmamın gerektiğini kötü bir şey olacağını hissetmiştim. Asıl ben aptallığı evlenirsem ailem beni affeder diye düşünmekle yapmıştım. Ferit gözlerimin içine bakarken ellerimi göğsüne koyup kaç git diyecektim ki karnıma sancı girmişti.
"Kendini hıparlama bir şey olduğu yok..." Ferit belimden tutarak beni oturabileceğim bir yere oturup başımıza toplanan çalışanlara hitaben konuştu. "Buranın acil çıkış kapısı var mı?" Elim karnımda çalışanlara bakarken doğum sancısı çekiyor gibiydim.
"Var, Ferit Bey arkada bir kapı daha var." Bu güzel haber miydi? "Tamam, o halde ben taksi çağırıyorum arkadan çıkacağız. Sende sakin ol bak bir kurtuluş yolumuz var."
Öyle miydi? Onlardan kaçıp kurtulabilir miydik? Umarım benim onları fark ettiğimi anlamamışlardı. Ferit çalışanlara hemen taksi çağırmalarını söylemiş kendisi de korumaları arayıp bilgi vermişti. Aynı zamanda hiçbir şekilde harekete geçmemeleri konusunda emir vermişti. Önceliğimizin bizim can güvenliğimizin olmasıydı. Onu böyle asabi görmek de varmış... Hararetli konuşması bitince önümde diz çöküp ellerimden tuttu. "İyi misin?"
"Başına bela oldum. Böyle olacağını bilirken sana da musallat olacaklarını bilirken bu yaptığım bencilikten..." Başımı öne eğip ağlarken Ferit çenemden tutarak tekrardan başımı kaldırdı.
"Korkma oğluna zarar veriyorsun?" Bunca stres altında neden hareket etmiyordu.
"Ferit onu hissedemiyorum az önce hareket ederken sanki içimde yokmuş gibi hissediyorum. Oğlum iyi midir? Ben ona zarar vermiş miyim midir?" Korkum her cümlem de biraz daha artarken Ferit beni telkin etmek için elinden gelenin en fazlasını yapıyordu. Beş dakika içinde taksinin geldiğini haber etmeleri üzerine Ferit'in bana verdiği destekle dar kapıya kadar gelmişti. Ferit ellerini benden çekince buz gibi olmuştum.
"Önden gideceğim..." Benden uzaklaşmasıyla kolundan tutmam bir oldu. Arka kapıyı da gözetliyor olabilirlerdi.
"Hayır, tek başına gitmeyeceksin bende geleceğim." Ferit bekle dur dese de gitmesine vermedim. Benden gitmesini istemiyordum. Dışarıda onu bekleyen büyük bir tehlike vardı. "Ya buradan beraber çıkarız ya da burada kalıp hiçbir yere gitmeyiz."
"Oyun mu oynuyoruz Ayça geçen her saniye aleyhimize işliyor. Bu kadar süre içeride kalmamız bile anormalken biraz daha kalıp zaman kaybedemeyiz." Hayır, ne olursa olsun izin vermeyecektim. Çalışanlarda haklı olduğunu söylese de hatta Ferit sinirinden kızarsa da onunla birlikte çıkmayı başarmıştım... Şükür olsun ki burada kimse yoktu. Ferit tuttuğu elimi taksiye bindiğimiz de bile bırakmadan etrafına bakınmıştı. Hatta tehlikeli bölgeden uzaklaşana kadar beni göğsüne çekip yüzümü kimse görmesin de bir süre böyle kalmıştık. Kalp atışlarım normale dönmesi gerekirken daha çok atmaya başlamıştı.
"Ayça, tehlike geçti. Şimdi korumaları arayıp oradan uzaklaşmalarını söylüyorum." Onun göğsünden neden ayrılmak zordu bilmiyorum ama ayrılınca kendimi kötü hissetmiştim. Ferit korumaları arayınca sakın eve geri dönmeyin demişti. Ne yani bu yüzden işlerine son mu vermişti. Bu duruma üzülsem de sesimi çıkarmadım. Elbet bir bildiği vardı. Ben telefonu kapatınca benimle ilgilenir sanırken tam aksine o Emin Beyi arayıp neredeyse yarım saat konuşmuştu. Ancak eve geldiğimizde telefonu kapatınca taksinin ücretini ödeyerek inelim demişti.
Eve de girdiğimizde ise etrafına bakınıp eli ensesinde kara kara düşünmeye koyulmuş. Benimde yüzüme bakmamıştı. Belki de benden sıkılmıştı. Hem kim ister sürekli başına bela olan bir kadını... Acaba ona bir iyilik yapıp bu evden gitsem mi? Tabi ya madem o gitmeme izin vermiyor ben giderdim... İşte tam da bu noktada kilitleniyorum ben nereye gidecektim. Ferit aninden durunca yüzüme bakmıştı.
"Hey ağlama lütfen geçti. Bak iyiyiz en önemlisi siz iyisiniz..." Ferit yanıma gelince sadece omuz silktim biliyordum ki ağzımı açsam hıçkırarak ağlamaya başlayacaktım. Beni kendine çekip sarılmasıyla boş gözlerle çıkış kapısına baktım.
"Gitmeliyim... Neden daha önce aklıma gelmedi bilmiyorum ama kadın sığınma evine gitmeliyim. Böylece senide başındaki beladan kurtarabilirim..." Ferit'in elleri belimden düşünce geri doğru bir adım atmıştı.
"Ne sığınması sen benim karımsın benim soyadımı taşırken nasıl olurda gitmeyi düşünürsün. Sana ilk kez ve son kez söylüyorum Ayça Tekdemir benim soyadımı taşıdığın sürece bu evden dışarıya bir adım dahi atamazsın. Ben buna izin vermiyorum."
Gücümün tükendiği anlayınca kendimi koltuğa bıraktım. Gitmeliydim işte gitmeli neden anlamıyorsun. En başta sana bir şey olacak korkusu içimde yoktu. Sadece bebeğimi düşünüyordum. Şimdi ise ikinizi... Oğlum teklemeye başlayınca gülmekle ağlamaklı bir ses çıkardım. "Senin başına dert oldum. İşine bile gidemiyorsun. Her zaman başımda bekçi gibi bekleyemezsin Ferit, senin de bir hayatın var."
Ferit bir şey söylemeden zil çalmıştı. Biraz gerilsem de kapı açılınca Emin Beyi ve arkasındaki adamları gördüm. Siyah giyen adam ve siyah giyinen adamları... Bu adam baştan sona karanlıktı. Ferit bana hemen geliyorum dedikten sonra çıkışa yönelmişti. Beni gören Emin Bey de baş selamı vererek geriye çekilip Ferit'i tam karşısına almıştı. Bende daha fazla dayanamayarak odama çıkıp yatağıma girdim. Evet, kararlıydım ilk fırsatta bu evden de kaçacaktım. Böyle hayat devam etmez.
AŞKIN İLK KIRINTILARI DA KALBİMİZE DÜŞTÜĞÜNÜ GÖRE ARTIK GİDEBİLİRİZ...