Sabah uyandığımda oda boştu. Bana gerçekten çok kırılan Ferit geceyi iki büklüm o koltukla sabahlamış uyandığımda ise çoktan evden çıkıp gitmişti. Dün gece beni bana inanmayan kadın olarak adlandırmıştı. Ben gerçekten kadın olmuş muydun? On sekiz yaşında bir kadın bir anne... Neden benim de ona kırabileceğimi görmemişti. Yaşadığım bunca şey beni hırpalarken onunda bana sırt dönmesi gerçekten beni de derinden yaralamıştı.
Oysa ben sanmıştım ki Ferit gelecek ellerimden tutup mantıklı bir açıklama yapacak ve beni affet diyecekti. Peki, o ne yaptı bana sarılması gerekirken sırtını döndü. Ben bir tek o var demişti. Ne yaparsam yapayım bana sırt çevirmeyecek bir tek adam o var demiştim. Ben ona bu yüzden aşık olmuştum. Beni menfaatsiz sevdiği koruyup kolladığı için çok sevmiştim.
Elimin tersiyle burnumu silip aşağıya indim ağlamak yoktu. Özellikle de aşağıda güçsüz görünmek yoktu. Aşağıya indiğimde Hacer Abla Ferit'in onu kahvaltı konusunda tembihlediğini söyleyerek kahvaltı boyunca başımda beklemişti. Kahvaltım bittiğimde de elime bir kase kuruyemiş tutuşturarak salona gönderdi. Az önce boş olan salonda Yeliz Hanım ve Ezgi vardı.
Beni gören Yeliz Hanım "Allah aşkına sen yer içer yatar mısın? Senin hayatından bundan ibaret mi? Hiç dışarıya çıkmaz ya da hiç arkadaşlarınla buluşmaz mısın? Tamam, anladık ailen uzakta ama burada hiç kimsen yok mu?"
"Anne yengeme çok yüklenmesin mi?" Ezgi Annesine söylenirken bende elimdeki kaseye baktım. Tam da söylediği gibi benim kimsem yoktu. Dışarıya çıksam da gidebileceğim tek bir yer dahi bilmiyordum.
"Sus kız yalan mı geldiğimiz günden belli odasından dışarıya çıkmıyor. Birazcık dışarıya çıksın da insan yüzü görsün neme lazım belki beynine oksijen gider." Ezgi Annesine bir kez daha kaş göz yapınca istesem de dışarıya çıkmayacağımı düşündüm. Benim değil dışarıya çıkacak param parayı koyacak cüzdanım dahi yoktu.
"Haklısınız Yeliz Hanım ama ben İstanbul'u fazla bilmiyorum." Benim devam etmeme fırsat vermeyen Yeliz Hanım gülerek yanıma kadar geldi.
"Benim gibi kaynanaya sahip olduğun için pek bir şanslısın İstanbul'u avucumun içi gibi bilirim. Hadi git hazırlan hemen dışarıya çıkıyoruz..."
"Ama Ferit..." desem de "Ne Ferit'i ayol o da karısının evde durmaktan kafayı yemesinden hoşlanmaz değil mi? Hadi git hazırlan biz seni bekliyoruz." Peki, diyerek odama çıktım. Aslında çok haklıydı yakında evde kalmaktan kafayı yiyebilirdim.
Odaya çıktığımda beş parasız nereye gittiğimi düşünsem de dışarıya çıkmayı çok istiyorum. "Neyse bende hiç para harcayacak bir şey yapmam." İlla dışarıya çıkınca para harcayacak değildim. Hızlıca Ferit'in aldığı elbiselerden birini giyip etrafıma baktım "Çanta..." Tabi ya Ferit bana küçük bir çanta almıştı. Dolabı bir kurcalayınca çekmecelerin birinde bana aldığı çantayı bulmuştum.
"Çantayı buldun da içine ne koyacaksın?" Kadınlar içine ne koyardı makyaj malzemesi falan ama benim rujum bile yok. Alt dudağımı dişleyerek tekrar etrafıma baktım. "Islak mendil..." Çantamın boş görünmemesi için içine ıslak mendili koymuştum. Of ya keşke çanta yerine cüzdan alsaydı boş da olsa taşırdım...
"Oflama Ayça adamın bunu bile akıl edip alması mucize değil mi?" Son kez odaya baktığımda içine koyabileceğim bir şey bulamayınca odadan çıkarak aşağıya indim. Beni gören Yeliz Hanım ve Ezgi ayaklanmıştı.
"Ege sende bizimle gelecek misin?" Ege'ye baktığımda telefonundan başını kaldırmadan cevap verdi. Hep elinde telefon oyun oynayıp duruyordu. "Anne ne işim kadın alışverişinde gidip keyfinize bakın..."
"İyi madem biz çıkalım..." Beraberce dışarıya çıktığımızda Yeliz Hanım dışarıda duran arabanın sürücü koltuğuna geçince bana da hadi demişti. Ezgi de oturunca bende arka koltuğa geçip oturdum. Evden birazcık da olsun uzaklaşma belki kafamı rahatlatabilirdi.
Yeliz Hanım bizi alıveriş merkezine getirince bir saat botunca park edecek yer arayıp bir de park etmekle uğraşmıştı. Eğer biraz daha dönüp dursaydı kesin arabasının içine kusabilirdim. Arabadan durunca hemen kendimi dışarıya atıp derin bir nefes aldım. Yeliz Hanım önce Ezgi ile ben arkada o nereye giderse bizde onu takip etmiştim. Zaten Ezgi'de elindeki telefonu hiç düşürmeden bir şeyler yapıp duruyordu.
"Şu mağazaya girelim yeni modeller görüyorum." Şu mağaza bu mağaza derken ayağıma karasular inmişti. Anne kız alışveriş yaparken bende onları izliyor bazen de onlara fazla gelen eşyalarını taşıyordum. Düşünüyorum ben bur duruma çok da yabancı değildim. Annem ve ablamla alışverişe çıktığımız onlar hep bir şeyler bense sadece bakınırdım. Galiba benim kaderim buydu. En son bir mağazadan çıkarken hemen yanında ki bebek kıyafetleri satılan yere baktım. Erkekler için ne çok şey vardı. En çok da şapkalı olanı sevmiştim. Derken burnuma enfes kokular geldi.
Of çok acıktım. Kokunun geldiği yere bakarken etrafımdakilerin içinde tek bir tanıdık yüz göremedim. Etrafımda biraz döndükten sonra bir aşağıya bir yukarıya gittim. Yoklardı... Elim ayağım birbirine dolaşırken bu koca yerde onları nasıl bulacağımı düşündüm. Elimdeki paketleri yere bırakarak çantamı açtım ama içinde sadece ıslak mendil vardı.
"Kahretsin!" Ferit sakın ola telefonunu yanından ayırma demişti. Ben ne yapmıştım. Telefonu yanımda dahi almayı akıl edememiştim. Etrafıma gözleri dolu şekilde baktığımda şimdi ne yapacağımı düşündüm eve gitmek istesem evin adresini dahi bilmiyordum. Bilsem de eve gidecek beş kuruş param yoktu.
"Yeliz Hanım beni burada bilerek bıraktıysa..."
Yerde ki paketleri alarak gözüme çarpan ilk yere oturdum. Beklemekten başka çarem yoktu. Elbet beni hatırlayacaklar ve buraya geri döneceklerdi. Allah'ım lütfen geri dönsünler... "Aptal Ayça keşke Ferit'in numarasını ezberleseydin?"
"Bir şey mi söyledin kızım?" Yanımda oturun kadına sonra da elindeki telefona baktım. Sadece hatırım birkaç telefon numarası vardı ve arayabileceğim en ılımlı kişi Baran'dan başkası değildi. Belki iş için yine İstanbul'a gelmiştir. Kaybolduğumu söylersem beni evime götürür... Hatırla Ayça evin adresini hatırla...
"Rica etsem telefonunuzu alabilir miyim?" Kadın başta vermek istemezse de başımdan geçenleri anlatınca vicdana gelip telefonunu vermişti. Hiç değilse vicdana gelecek kalbe sahipti peki kalbi olmayanlar... Telefon numarasını tuşladığımda ikinci çalışta açıldı.
"Efendim..."
"Baran...Lütfen kapatma kayboldum... Baran, ne olur yardım et hiç değilse yeğeninin hatrına... Baran!"
SİZİN TANIDIĞINIZ BARAN YARDIMA KOŞAR MI?
PEKİ, YA YELİZ CADISI ONU BİLEREK Mİ KAYBETTİ?
FERİT'İ SORMAYA GEREK VAR MI BİLİNMEZ AMA SON BELLİ...