Silah mı? Baran'ın silahı aklıma gelince önce kal gelmiş daha sonra da olayı idrak edince elim ayağım titrerken ayağa kalkmaya çalışarak elimi ağrıyan karnıma götürdüm. "Silah mı? Baran ne silahı... Ben... Ben sana güvenip buraya ayağına kadar gelmişken canımı yakmıyacaksın değil mi?"
Ferit kolumdan tutunca nemeren gözlerime ona baktıktan sonra tekrar Baran'a baktım. Baran elini başına götürmüş ne düşünüyorsa düşünüyordu. O da yağa kalınca sağına soluna baktıktan sonra "Gitseniz iyi olacak." Demişti. Yine de ben silahındaydım.
"Yapacak mıydın? Bize zarar verecek miydin?" Baran bir kez daha gitmemizi söyleyince Ferit, gidelim demişti. Bense hala ona konduramıyordum. Rüyanın etkisinden fazla abartıyordum derken aslında Baran gerçekten bize zarar vermeyi düşünmüş. Sorularıma cevap alamayınca Ferit gitmemiz için beni peşinden sürüklemeye çalışırken gözlerimi ondan alamıyordum. "Söyle ben sana güvenip buraya gelirken sen canımızı yakmayı mı planlıyordun?"
"Ayça gidelim daha fazla stres altına girmemelisin..."
"Kocanı dinle Ayça git..." Gitmek istemiyordum. Ben güvenmek artık sevmek sevilmek istiyordum. Birilerinin beni artık karşılıksız sevmesini istiyordum. Allah'ım çok mu şey istiyordum şu dünyada karşılıksız sevgi diye bir halt yok muydu?
"Hayır, cevap verecek yap... yapa... yapacak mıydın?" Yüzümün buruşmasıyla kendimi son bir kez daha sıktım. Ferit belime elini dolarken karnıma keskin bir ağrı girmişti. Baran, yanıma gelmek için bir adım atmasıyla Ferit "Sakın dokunma!" Diye çıkışmıştı. "Gidelim Ayça..."
Bu defa sözünü tutarak Baran'a son bir defa daha bakarak gitmek için arkamı dönmüştüm. Biz kapıya ulaşmadan odada Baran'ı sesi yankılandı. "Ben belki bir gün Ayça'yı affederim belki bir gün affetmek için kendime bahane bulabilirim. Bu benim için imkansız değil ama seni affetmem Ferit seni en küçük hatanda yerin bin kat altına sokarım. Ayça'ya yaptığın tek bir hatada canını almak için tek bir saniye dahi beklemem."
Baran son uyarısını çekerken biz arkamıza dahi bakmadan dışarıya çıkarak kapıyı kapattık. Beni bırakmayan Ferit asansörü çağırırken bende derin nefes almaya çalışarak kendime rahatlatmaya çalışıyordum. "Sakin ol tamam sadece sakin ol..." Asansörün düğmesine birkaç defa basınca sonunda kapı açılmış Ferit de önce kendi girerek beni de peşi sıra sürüklemişti. Asansörün kapısı kapanana kadar gözlerimi karşıda ki kapıdan almadım kapı kapınca ise Ferit'in yüzüne bakmadan başını göğsüne dayayarak ağlamaya başladım. Buraya gelirken de kötü bir şey olacağını biliyordum ama her şeyin biraz aması vardı. Aklım kötü olasılıkları varsaysa da kalbim yapmaz diyordu. Bile bile sarsılmak...
"Yapma çimen gözlüm sende böyle olacağını biliyordun. Hem bak bir şey yapmadı seni çok seviyor olmalı ki yapamadı." Evet, seviyordu en acısı da buydu ya bir zamanlar seni çok seven birinin eskisi kadar sevmemesi...
Asansörün kapısı açılana kadar Ferit'in göğsünden ayrılmamıştım. Ferit benden ayrılınca burnumu çekerek elimin tersiyle burnumu sildim. O sırada asansöre binen kadın gözünün ucuyla bana bakarken "Gel canım..." diyen Ferit'i takiben asansörden çıkıp derin bir nefes aldım.
Sadece ben değil benimle birlikte hem oğlum hem de Ferit korkmuştu. Onun korkusunu gözünden okuyabiliyordum. Bu korku yine kendini düşündüğü için değildi yine bizi düşündüğünden ötürüyordu. Ferit elinden geldiğinde beni sakinleştirmeye çalışarak arabaya kadar götürmüş her ne kadar hastaneye gidelim dese kabul etmeyerek eve gitmek istemiştim. Başta kabul etmeye yanaşmayan Ferit sonunda beni eve getirerek odaya çıkarmıştı. Eve geldiğimizde herkes salonda oturmuş muhabbet ederken ben yüzlerine dahi bakmamıştım.
"Dikkat et..." Odanın kapısını açıp bana yol verirken bile elimi bırakmayan bir eşe sahip olmak var ya bütün acımı dindirir gibi oluyor yaşadıklarımız tekrar gözümün önüne gelince ise yok olup gidiyordu. "Sen uzan ben aşağıya inip hemen geliyorum..."
"Yapma... Bunu bana yapma..." Yatağın ucunu oturunca gözlerim tekrar dolmuştu. "Anlamadım. Neyi yapmayacağım..." Sevme beni bu kadar çok sevme... Başımı kaldırıp gözlerinin içine baktım. "Bu kadar iyi davranma bana bu denli merhamet dolu yaklaşımlarda bulunma kaldıramıyordum artık gücüm kalmadı tükendim." Elimi bağrıma götürdüğümde gözlerimden yaşlar düşmeye başlamıştı. Ferit çatık kaşlarını düzeltirken elimden tutup beni yatırmaya çalıştı "Yapma ne olur yapma..." Derken yatağa uzanıp gözlerimi kapattım.
"İyi değilsin sana su getireceğim..." Eli bedenimden uzaklaşınca kapının açılma kapanma sesi duydum. "Özür dilerim bebeğim sana bunca ağır yükü yüklediğim için özür dilerim." Sırf bu yüzden oğluma bir şey olursa yaşayamazdım.
Ben bir yandan ağlayıp bir yandan burnumu çekiştirirken kapı açıldı. Kapının kapanmasıyla gözlerimi açarak bulanık gözlerle yatağın diğer ucuna baktım. Ferit arkamdan dolanıp yatağın boş köşesine geçince "Suyunu iç..." Elimin tersiyle bir kez daha akan burnumu sildim. Ben pisliğin tekiydim ve sırf bu yüzden bile sevgiyi hak etmiyordum. Yatakta oturur pozisyona gelince uzatılan suyu son yudumuna kadar içip tekrar ona uzattım. Bunu yaparken çocuk edasında dudağımı büzmüştüm.
"Şimdi de kolunu uzat tansiyonuna bakacağım." Bunu da söylemeden yaparak kolumu uzatmıştım. Tek dileğim bir an önce bitsin de uyayım diyeydi. Ferit uzattığım koluma tansiyon aletini geçirerek ayarlama yapmış bunu yaparken de gözlerimi gözlerimden ayırmamıştı. "Canın yandığında bir bardak içkiyle sarhoş olmuş kadınlara benziyorsun..."
Bana kötü bir şey mi söylemişti... Ne demek istediğini anlamayınca sadece omzumu kaldırarak dudak büzmeye devam ettim. Ferit tansiyon aletini çıkarınca "Tansiyonun normal sadece her zamanki gibi gereksiz sıkıntıya giriyorsun...
"Gereksiz mi?"
"Evet, her zaman ki gibi gereksiz Ayça sana milyon kez söyledim ve her defasında aynı şeyi söylemekten inan tükendim. Sana sakin ol demekten yoruldum. Ama bugün anladım ki sözüme tamah etmemin tek sebebi bana güvenmiyor olman... Ben de oraya giderken sanıyordum ki Ayça bana güveniyor kendisini koruyacağımı biliyor da bu yüzden sırtını bana dayıyor... Ama sen bana değil ona güvenerek oraya gitmişsin... Bana ne yazık değil mi bunu bile sonradan fark ediyorum."
Ferit yataktan kalkınca tansiyon aletini açtığı çekmeye koydu. Çekmeceyi kapatacağı sırada ise hiç beklemediğim anda belinden çıkardığı silahı... Nefesim kesilince gözlerim kocaman oldu. Ben bu adamı ne hale getirmiştim. O kendi halinde bir doktorken ben onu ne hale getirmiş. Elimi tersiyle ağzımı kapatırken silahı koyduğu çekmeceye baktım. Ferit doğrulup bana baktığında "Ne... Ne sanıyordun oraya savunmasız gideceğimi mi?"
Hayır... Hayatını bu kadar mahvettiğim yeterdi. Bu adamı ben kendisi olmaktan çıkarıp başka bir adama çevirmiştim. Ondan daha fazlasını bekleyemezdim. Beklemeyecektim. Onu kendimden kurtaracaktım. Aklıma rüyam geldi. Nasıl neden geldi bilmiyorum ama lanet olsun ki geldi.
"Çünkü ben onu gerçekten çok seviyorum Ferit... Tahmin edebileceğinden daha fazla seviyorum!"
ŞURAYA MİNİK AMA ETKİSİ BÜYÜK BİR BOMBA BIRAKIYOR VE YARIN GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE DİYORUM. VE İNSTAGRAM HESABIMDA MİNİ BİR DE ANKET YAPACAĞIMI EKLİYORUM. KEYİFLİ OKUMALAR..