Seviyorum demişti küçüğüm bunca korkunun üstüne sözleri yüreğimi ferahlatmıştı. Tuttuğum elini dudağıma götürerek öptüm. "Bende sizi çok seviyorum çimen gözlüm..." Ayça'nın gözleri kapanır gibi olunca eğilip bu defa da alnından öptüm. Küçüğüm çok zor bir ameliyat geçirmişti. Kendini toparlaması çok uzun zaman alacağını bildiğimden doğrularak derin nefes aldım. En azından yanımdaydılar en azından ikisi de nefes alıyordu. Elimle yüzümü silerek arkama bakarak odadan çıktım.
"Abi yengem nasıl?" Ezgi öne atılırken benim gözüm Yeliz Hanıma gitmişti. "İyi güzelim şimdilik daha iyi sen içeriye geç başında bekle bende oğlumun yanına gideceğim..." Babam bende geleceğim dese de yanımda gelmesine izin vermemiştim.
Yabancısı olduğum hastane de bile tanıdık bir yüz olması çok işime yaramıştı. Oğlumun yanına girdiğimde elimle kuvözüne dokundum. Oğlum küçücük bedeniyle yaşam savaşı veriyordu. Oğlumun bir deri bir kemik halini görünce dişlerimi sıktım. Her doğumda bebeklere dokunan ben olurken kendime oğluma bir kez dahi olsun dokunamamıştım.
"Oğlum... Baban burada sen hiç merak etme sana söz veriyorum iyi olacaksın..." O benim oğlumdu. Kanımdan olmasa da genimi taşımasa da o benim oğlumdu. Sana söz veriyorum iyi olacaksın seni annenin kucağına ben vereceğim.
Boğazımda oluşan tarifi zor düğümle elimi boğazıma götürdüm. Şükür ki Ayça oğlunu bu haliyle görmemişti. Ben bile böyle kötü olduysam onu halini tahin dahi edemiyordum. Peki, Ayça kendine gelince ne diyecektim. Size yetişemedim mi diyecektim. Ben geldiğimde her şey için geç mi diyecektim.
Lanet olsun! O lanet hislerime güvenip evde kalmam gerekiyordu. Gerekirse başında nöbet tutup yine de başında kalmam gerekiyordu. Sinirden gözüm dönünce hızla olduğum yerden çıkarak üstümdekilerden kurtuldum. Biliyordum evde bir şeyler oldu. Belki de bu yüzden karım merdivenlerden düştü. Sinirle nasıl üst kata çıktığımı bilememiştim. Ayça'nın yattığı koridora gelince gözümle hedefimi seçerek o kadının üstüne yürüdüm. Beni görünce ürkmüş olmalıydı ki hemen babamın ardına saklandı.
"Söyle... Söyle bana karıma ne yaptın?" Öyle bir bağırmışım ki bir anda koridordaki bütün sesler kesildi. Ona el kaldırmamak için yumruğumu olabildiğince sıktım.
"Sen neler saçmalıyorsun karım senin karına ne yapmış olabilir. Söylemedik mi karın odasına çıkarken merdivenlerden düştü..." Derin bir nefes alarak gözlerimi yumdum. Nasıl düşmüştü aklım almıyordu nasıl düşerdi
"Oğlum yemin ederim bir şey yapmadım. Biz babanla otuyorduk düşme sesi duyunca hemen yanına koştuk ama karın çok kötü düştü. Kanaması başlayınca da hiç vakit kaybetmeden ambulans çağırıp seni aradık..."
"Abi Annem doğru söylüyor bende yengemin düşme anını gördüm. Merdivenlerde gözü kararmış olmalı ki sırt üstü düştü. Yoksa neden bile isteye canını yakalım..."Ege'yi itince iki elimle yüzümü kapatarak duvara yaslandım.
"Oğlumun ciğerleri gelişmemiş o henüz çok küçük doğumuna haftalar varken erkenden doğdu. Ben şimdi Ayça'ya nasıl derim oğlumuzu kuvöze aldılar en az bir ay orada kalır diye söyleyin nasıl derim..." Allah'ım çıldıracağım bunca ay onları gözümden sakınmışken şimdi neden böyle oldu. Omzumda hissettiğim elle babama baktım.
"İyi olacak benim torunum iyi olacak sen sadece oğluna inan..."
İyi olacaktı değil mi? Nice altı aylık doğmasına rağmen yaşayan bebekler görmüştüm. Benim oğlum yedi buçuk aylıktı... Evet, iyi olacaktı. Biraz daha kendime gelerek kapıda durup bize baban Ezgi'yi gördüm. "Siz eve gidin bundan sonrasını ben hallederim." Başta burun kırın etseler de gitmekten başka çareleri yoktu. Yalnız kalınca Ayça'nın başında durup uyanmasını bekledim.
Ayça da tıpkı benim varlığımı hissetmiş gibi gözlerini açıp etrafına bakındı... "Oğlum... Oğlum nerde Ferit..." Sadece biraz daha kendini toparlayana kadar söyleme Ferit sakın söyleme.
"Canım kendini zorlama henüz yeni ameliyat oldun..." Bu sözümle Ayça'nın gözleri kocaman oluvermişti.
"Ne ameliyatı ben ameliyat mı oldum... Ama nasıl olur ben oğlumu normla yollarla doğurduğumu sanıyordum... Bir saniye oğlum... Oğlum iyi mi? Bak beni kandırıyorsan..."
"Sakin ol güzel gözlüm oğlumuz gayet iyi inanmıyorsan sana fotoğrafını gösteririm." Anı olarak kalsın diye Mehmet Ali'yi gördüğüm ilk anda fotoğrafını çekiştim.
"İstemiyorum. Ben oğlumu canlı görmek istiyorum. Hem sen benden ne saklıyorsun neden ameliyat oldum... Ferit, söylesene neden oğlumu kucağıma vermediler filmlerde hep öyle olmaz mıydı? Bebek doğar doğmaz Anneye koklatılır normal odaya alınınca da emzirsin diye kucağına vermezler miydi?"
"Çimen gözlüm oğlumuz henüz çok küçük enfeksiyon kapmasınlar diye her yeni doğan çocuk gibi kuvöze aldılar nende kendini boş yere hırpalıyorsun..."
"Tamam, o halde oğlum bana gelemiyorsa biz ona gidelim." Ayça hareketlenmeye çalışırken yüzü şekilden şekile girmişti. Bu böyle olmayacaktı. Allah'ım sen bana sabır ver.
"Ayça beni dinle bu sabah beni aradıklarında senin merdivenlerden çok kötü düştüğünü söylediler. Bende haberi alır almaz eve gelmek istedim ama zaman kaybı olacağından direkt hastaneye geldim. Zaten ben geldiğime her şey için çok geçti. Seni çoktan ameliyathaneye almışlardı. Ben gelince de benden yazılı izin alıp seni doğuma aldılar..."
Küçüğüm ağlarken benimde yüreğim dağlanıyordu. "Ne demeye çalışıyorsun?"
"Anla Ayça çok kanaman varmış normal doğum riskli olunca ameliyata aldılar. Lanet olsun ki yanına giremedim. Doğumdan hemen sonra da oğlumuzu kuvöze aldılar. Her erken doğumda olduğu gibi kısa bir süre orada kalacak." Tam söyleyeceğim dilim varmıyordu. Ben eveleyip geveledikçe de Ayça daha da kötü oluyordu. "Sen iyileşince oğlumuzu görmeye gideceğiz söz veriyorum. O zamana kadar fotoğrafıyla yetinmek zorundasın..."
Ayça dudağını büzüp daha çok ağlayınca uzanıp büzdüğü dudağından öptükten sonra telefonumun kilidini açarak Annesine oğlunu ilk kez gösterdim. Ayça'nın ilk tepkisi elini ağzına götürerek hıçkırması olmuştu. Bende biliyordum oğlumuz parmak bebeklere benziyordu ama yine biliyordum ki benim oğlum iyi olacaktı.
"Bakma sen böyle küçük olduğuna benim aslan oğlum kendini hemen toparlayacak sende o zaman al şunu başımdan Ferit çok yoruldum diyerek oğlumuzu hep başıma atacaksın..." Ayça biraz daha hıçkırınca yanına oturarak kollarımın arasına çektim. "Ağlama güzel gözlüm ağlama dua et ki en azından hala nefes alıyor hala inatla bizimle beraber... Bizim oğlumuz sen kadar güçlü..."
"Beni oğlumuza götür Ferit, beni ona götür..."
DİLERİM Kİ HİÇBİR ANNE BABA EVLAT ACISI YAŞAMASIN... HER BEBEĞİN YANI ANNESİNİN KOYNUDUR...