Heyecan yok! Heyecan yok! Bu gerçek bir nikah değil! Gerekirse içinden bin kez bu sözleri söyle ama sakın heyecanlandığını belli etme... "Oğlum sende anneye biraz yardımcı olsan da tekmelemeyi bıraksa olmaz mı?"
Hayır, bu böyle olmayacaktı. Bir kez daha mı lavaboya gitsem? Kendi kendimi sakinleştirmeye çalışırken kapı çalınmıştı. Gelin dememle az önceki tanışmış olduğum Sevda içeriye girmişti. Sevda o kadar tatlıydı ki doğum sonrasında acaba onun gibi mi olacağım diye kendi kendime sormaktan alıkoyamamıştım. Tabi ya Sevda'dan size hiç bahsetmedim. Bu güzel kadının kendi kadar güzel bir o kadar da şirin kızı vardı. Yanlış anlamadıysam kızı henüz altı aylıktı. Nerden tanıyorsam derseniz de Ferit'in yakın dostu olan Mert'in biricik karısıydı. Aramızda kalsın renkli kocasını bu güzelliğe yakışır tarza fazla yakışıklıydı. Hatta ben bugün fark etmiştim de Ferit'in iki arkadaşıyla tanıştım ve ikisi de fazla yakışıklıydı.
"Tatlım bir sorun mu var nende bana tuhaf bakışlar atıyorsun?" Sevda kapıyı kapatınca sorusunu yanıtsız bırakmamak adına dudak büzüp konuştum.
"Sevda sana yalan söylemeyeceğim ben çok heyecanlıyım." Birilerine bir şeyler söylemezsem kendimi patlayacakmış gibi hissetmiştim. Sevda sevecenlikle yanıma gelip elimi tutmuş daha sonra da ellerimi havaya kaldırarak Ferit'in özenerek seçtiği beyaz elbiseye bakmıştı.
"İnan Ferit de seni görünce küçük dilini yutacak. Sen o kadar tatlı ve güzelsin ki ben hamileyken neden senin kadar tatlı olmadığımı düşünüp yer yerde seni kıskanıyorum."
"Sevda olanları biliyorsun. Bu gerçek bir evlilik olmayacak. Ferit'in de beni beğeneceğini de pek sanmıyorum. En fazla senin gibi küçüğüm çok tatlı olmuşsun diyerek saçlarımı karıştırır o kadar..."dediğimde kendime inanamadım. Neden sitemkar olmuştum ki onun beni beğenmesinin ne gibi bir önemi olabilirdi.
"Ayça, sen küçük bir kız çocuğu değilsin. Sen bir kadınsın her şeyden önemlisi annesin. Henüz kucağına oğlunu alamamış olamamanın hiçbir önemi yok sen nice çocuk sahibi olan annelerden daha çok annesin. Bu yüzden kimsenin seni küçük görmesine izin verme bu müstakbel kocan bile olsa beni anlıyor musun?"
Sevda'nın sözleri beni haddine fazla kendime getirmişti. Aslında doğru söylüyorlardı. Biz Türk kadınları binlerce yıllardır reşit olmadan anne olmadık mı? Henüz ergenliğe girmedikleri halde çocuk yaştaki süt kuzuları gelin olmadı. Kim ne derse desin bu bizim tarihimiz geçmişimizdi. Ben ne geçmişimi ayıplardım ne de hor görürdüm. Şuan ki yaşantılarımız zihniyet yapımımız farklı da olsa ben her şeyden önemlisi anneydim. Tabi bana yapılanları son nefesime kadar unutmayacaktım ama artık dövünmemin zamanı değil güçlü olmanın zamanıydı.
"Teşekkür ederim Sevda, iyi buradasın..." Ben sözümü bitirmeden kapı çalınmıştı. Gel demekle birlikte içeriye Çiçek girerek ellerini ağzına götürdü.
"Aman Allah'ım çok güzelsin..." dedikten kısa bir süre sonra benden ayrılarak "Sen de çok yakışıklısın küçük bey."demişti karnıma hitaben bende o sırada yanımızda duran Sevda'yı takdim etmekten onur duymuştum.
"Çiçek seni biriyle tanıştırmak istiyorum Sevda, henüz bende yeni..." dememe kalmadan "Sevda... Güzel Kadın... Seni ve eşini magazin sayfalarında birkaç kez görmüştüm." Dediğinde "Sende Çiçek, bende seni birkaç kez görmüştüm..."dediklerinde kendimin ne kadar gündemden uzak kaldığını fark etmiştim.
"En çok kaçırılma dedikodularını okuduğuna eminim..."derken sonunda vurgu vardı.
"Çiçek, sen kaçırıldın mı?"
"Evet, hatta beni kaçıran adamla buraya gelmiş bulunmaktayım..."dediğinde gözlerimi devirmiştim. Kapı çalınmadan önce bebek ağlama sesi gelmiş sonra da kapı çalınarak erkek sesi duyulmuştu. Sevda kapıyı açınca bebek ağlama sesi odayı doldurdu.
"Rahatsız ediyorum ama kızım susmak bilmedi..."dediğinde Mert Beye baktım. Eline de ne çok yakışmış. Sevda kızını alıp tıpışlamaya başlayarak "Tamam, hayatım bundan sonrası bende."diyerek kısaca odadan kovmuştu. Benim böyle kocam olsun değil kovmak bir saniye yanından ayrılmazdım... Aslında birazdan benimde onu türünden olacaktı ama gerçek değildi.
"Yalnız birazdan nikah memuru gelecek isterseniz sizde yavaştan inin..."dedikten sonra Sevda kapıyı kapatarak tamam demiş. Sonra da "Yatağa otursam sorun olur mU"* diye sorduğunda nerdeyse çatlayan kızına bakıp "Tabi ki oturabilirsin."demiştim.
Sevda kızının karnını doyururken bizde Çiçek ile ayaküstü muhabbet etmiştik. Sevda, tamam artık aşağıya inebiliriz dediğinde beni yine bir heyecandır alıp gitmişti. Sevda kızıyla önden yürürken Çiçek de koluma girerek salona kadar eşlik etmişti. Merdivenlerin son eşiğine geldiğimde Ferit ile göz göze gelmiştim. Ferit hiç düşünmeden yanma doğru yürüyerek son merdivenden inmeden bana elini uzatmıştı. Son merdivenden inince koluna girip bizim için hazırlanan mini masaya geçmiştik.
Tam o sırada yeni gördüğüm Emin Bey de baş selamı vermiş bende ona tebessüm etmiştim. Adam her ne kadar karanlıklar içinden fırlamış gibi olsa da bize yardımcı olmak için elinden gelenin fazlasını yapmıştı. Nikah memuru görünce de aynı şekilde tebessüm etmiştim.
Nikah memuru "Şahitler..."diyince bir anda benim şahidim Çiçek olmuştu. Ferit'in şahidi de Mert olunca son sorunda ortadan kalmıştı. Ferit oturmam için sandalyeyi çekince teşekkür ederek oturmuştum. Benden sonra herkes yerine geçince de artık nikah merasimi başlamış oğlum da bana inat içimde dört dönüp durmuştu. Nikah memuru ilk bana sorunca kızardığım için kimseye bakmadan evet, demiştim. Sıra Ferit'e gelince kısa bir sessizlik olmuş ister istemez yanımda ki adama bakınca bana baktığını görünce utanmıştım. Ferit de güçlü bit tonda evet, deyince herkes alkışlamıştı.
Şahitlerin de evetleri atılınca geriye bir tek imzalar kalmış onu da elim terli şekilde atarak kalemi bırakmıştım. Artık sona gelinmiş gibi son imzalar atılıp ayağa kalkınca nikah memuru mutluluklar dileyerek evlilik cüzdanını bana uzatmıştı. Bende cüzdanla birlikte Ferit'e dönerek yüzüne bakmıştım. Ve o an hiç beklemediğim şekilde uzanıp alnımdan öpünce benden daha çok heyecanlanan oğlum tekme atmıştı.
"Hayatıma hoş geldin Ayça TEKDEMİR!"
EVET, İŞTE HER ŞEY BUNDAN SONRA BAŞLIYOR