Tamam, abartma istersen adam sadece bana adımla hitap et dedi. Bana da biri adımla değil de meleğimle hitap etseydi bende bir süre sonra sinir olurdum. Hem anne babalarımız isimlerimizi süs diye mi koyuyorlar altı üstü Ferit diyeceksin o kadar... Acaba kaç yaşında, sorsam ayıp olur mu? Sen de harbi korkaksın Ayça... Söylene söylene merdivenlerden inerken Ferit'in sesiyle kala kaldım.
"Emin, sen söylediğinin farkında mısın? Nasıl kıza benimle evlenirsen başındaki beladan kurtulursun derim. Kız zaten ürkek ceylan gibi ben bunu söyleyemem..." Kısa bir süre sesi kısılınca devam etti. Keşke şuan yüzünü görebilir bir noktada olsaydım.
"Hayır... Hayır, başkasıyla da evlenmesine izin veremem. Kıza seni koruyup kollayacağım diye söz verdim. Sırf kan davası belasından kurtulması için tanımadığı bir adamla evlendirmeye zorlayarak bir başka travma daha yaşatamam..." Başka biri mi? Evlenmek tek mi çözümdü...
Ferit, ağzından bir şeyler geveledikten sonra devam etti. "Tamam, Emin ben bir karar verip sana geri döneceğim. Sen benden haber bekle bende o süre zarfında başka çıkar yol bulmaya çalışacağım."
Ferit'in son sözünden sonra gerisin geriye dönerek odaya girip yavaşça kapıyı üstüme kapattım. Evlilik hiç aklıma gelmemişti. Eğer evlenirsem kan davası kapanır mıydı? "Bebeğim..." Elim karnıma gidince oğlumu hissetmeye çalıştım. Oğlumu korumama lazımdı. Her şeyden koruyup kollamam en önemlisi de kan davası belasından korumam gerekiyordu.
Geriye dönüp kapıyı açmamla Ferit ile yüz yüze gelmem bir oldu. Belki ki konuşmaya gelmişti. "Kabul ediyorum..." Ferit, kaşlarını çatınca devam ettim. "Seninle evlenirim..."dediğimde asıl şimdi şaşırmıştı. Ben bodoslama daldım da bakalım adam beni istiyor muydu? Kim başına durduk yere bela alırdı. "Tabi sende benimle evlenmek istersen kabulüm. Ben oğlum için her şeyi yaparım..."
Ferit şaşkınlığını gizleyemeden elini ensesine götürerek "Böyle öğrenmeni istemezdim... Oturup konuşalım mı?" Tabi der gibi geriye çekilip içeriye girmesine izin verdim. Ferit yatağın bir ucuna oturunca bende ondan uzağa oturup onun gibi boş duvara baktım. "Emin ailenle irtibata geçmiş. Baban başta resti çekse de evlenseydi en azından insanların ağzını büzerdik gibi laflar etmiş. Emin de senin evlendiğini gerekirse evlilik cüzdanının örneğini gönderebileceğini söylemiş."
"İyi ama ya örnek isterse..."
"Emin Bey de zaten kargoya vereceğini birkaç gün içinde elinde olacağını söylemiş..." Ferit benden tarafa dönünce bende yanımda oturan adama baktım. Her şey onun söylediği kadar kolay olmalı babamı tanıyorsam katiyen kabul etmez "Ayça en kısa süre de evlenmen gerekiyor. Belki de böylelikle kan davası düşer..."
"İyi ama..." Ben seninle evlenirim dedim de sen hiç ses etmedin. Seninle olmayacaksa kiminle olacak. Ben b ir kere sana güvendim başka kime güvenirim. Ferit tıpkı söylediklerimi duymuş gibi yüzüme bakarak kalbime dokunmayı başarmıştı.
"Seninle evlenmeye hazırım. Tabi bunu gerçekten bütün kalbinle istiyorsan aksi takdirdi seni asla istemediğin bir şeye zorlamam." Oğlum hareketlenince elimi karnımın üstüne koydum. Neden her heyecanlandığımda bunu yapıyordu.
"Az önce de söylediğim gibi seninle evlenmeyi kabul ediyorum." Neden kızardım bilinmez ama kulaklarıma kadar kızarmıştım.
"Pekâlâ, ben gerekli işlemeleri hemen halletmeye çalışacağım. Sende sakın çekinme bu gerçek bir evlilik olmayacak kağıt üstünde formalite bir evlilik olacak. Bu yüzden için rahat olsun."
Bunu beklemediğimde yüzüne bakma ihtiyacı duymuştum. Ben de ne sanmıştım. Bir de aptal gibi neler düşünüyorum. Ferit ayaklanınca benim birkaç yeri aramam gerekiyor diyerek odadan çıktı. Bende bir süre kendimle yalnız kalma ihtiyacı içinde boş duvara bakmaya devam ettim.
Tamam, bu daha iyi değil mi? Nede olsa adamı hiç tanımıyorsun gerçek bir evlilik olmaması benim açımdan en doğru olanıydı. "Oğlum sence Ferit Abin fazla iyi biri mi? Ben nasıl bir sevap işlemiş olmalıyım ki Allah'ım yollarımızı denk düşürdü..."
Oğlumla dertleşmem bitince merak içinde aşağıya indim. Ferit aşağıda yine birileriyle konuşuyordu fakat ne söylediğine odaklanamadan konuyu keserek telefonu kapatmıştı. Ben yanına ulaştığımda telefonunu cebine koyarak "Ayça, bana kimliğin gerekiyor."demişti. Şükür ki onu yanıma almıştım.
"Odamda getirmemi ister misin?"diye sorduğumda bir saniye diyerek devam etti. "Aslında halledilmesi gerek birkaç resmi evrak ve vesikalık fotoğrafın lazım. Bunları nasıl halledeceğiz..." Ferit bana sorsa da cevabını kendi verdi "Bizim yardıma ihtiyacımız tel olacak şeyler değil. Ben Mert'e haber vereceğim sende kimliğini alıp gel olur mu?"
"Mert, kim?" diye sorduğumda kısa bir açıklama yapmıştı. Bende uzatmayarak odaya çıkıp yastığın altındaki kimliğimi alarak aşağıya indim. "Ayça, yarın sabah erkenden evden çıkıp evrak işlemlerini hallederiz senin için sorun olur mu?"
"Hayır, neden olsun."dediğimde Ferit rahat bir nefes alarak kendini koltuğa bırakmıştı. Bende kimliğimi uzatıp karşına geçerek oturdum. Ferit kimliğime kısa bir süre bakıp kendine kahve almak için yanımdan ayrılmıştı. Gelirken de bana içmem için süt getirmeyi ihmal etti.
"Her gece süt içmek zorunda mıyım?" Şu kısa sürede hiç içmediğim kadar süt içmiştim. Yakında kendimi inek yavrusu gibi hissetmezsem hiç şaşırmayacaktım.
"Sen istemesen de Mehmet Ali için içmek zorundasın küçük hanım bu yüzden her defasında söylenme huyundan vazgeç..."
"Mehmet Ali... Oğlum. Keşke hemen doğsa da kucağıma alsam..." Bunu büyük bir içtenlikle kendi kendime söylemiştim.
"Ayça her şeyin bir zamanı vardır. Bırak oğlunda tam zamanında gelsin. Erken doğum ikiniz içinde sakıncalı bunu da sana son kez söylüyorum. Kendini erken doğuma odaklama..."
"Peki, Doktor Bey..."dediğimde tebessüm etsem de o gözlerini devirmişti. Bende içtenlikle aklıma gelen ilk şeyi sordum. "Bana ailenden bahseder misin?" Evlilik işi çok aceleye geldiğinden hiç olmazsa onu tanıma ihtiyacı duymuştum.
"Annemi uzun yıllar öncesinde kaybettim. Hatta öyle ki ben Annemin nefsini çalarak dünyaya geldim. Annem nefesini bana emanet edip dünyaya gözlerini yumdu. Belki de bu yüzden doktor olmayı seçtim. Başka anneler ölmesin diye... Babamsa aradan çok geçmeden başka bir kadınla evlendi. Belki de üvey annemin kucağına verildiğimde ilk kez ona anne dedim. Tabi bunu bilmiyorum o zamanlar beş yaşındaydım. Sonra da kardeşlerim oldu. Bir kız bir oğlan ikizler..."
"Ferit, ben çok üzüldüm. Bilseydim sormazdım..."dediğimde neredeyse dokunsalar ağlayacak noktaya gelmiştim öyle ki burnumun direği sızlarken Ferit kahvesinden bir yudum daha alarak omuz silkip "Boş ver üzülme ben üzülmeyi bırakalı uzun yıllar oldu."demişti.
Bende konuyu değiştirmek adına "Peki, kaç yaşındasın?" diye sordum. Ben son sekiz yaşımda olduğum için doğal olarak yaşını merak ediyordum.
"Yirmi dokuz yaşındayım. Yoksa senin için fazla mı yaşlı gösteriyorum."dediğinde anında başımı olumsuz anlamda salladım. Hiç de gözükmüyordu. Hatta fazla iyiydi. Bir doktorun olmaması gerektiğinden daha fazla karizmatikti.
"Hayır, tam aksine daha genç gözüküyorsun..." Kızarınca başımı başka yöne çevirerek sütümü kalanını bir dikişte içmiştim.
"İstersen uyu yarın seninle çok işimiz var..." Bende bunu bekliyormuş gibi hemen ayağa kalkarak ona iyi geceler dilemiştim.
Evet, yarın büyük gündü. Hiç tanımadığım bir adamla evlilik yolunda önemli adımlar atacaktım. Allah'ım sonumuzu hayır etsin. İnşallah bu durumdan hiç pişman olmam...
OLACAKLARA HAZIR MIYIZ?
İnsan aklına gelmediği şeylerin özlemini çekmez.