Karıcığım mı? Ferit söylemekle kalmayarak yanıma kadar gelip elimden tutuğunda sıkıca tuttuğu eline baka kalmıştım. "Bu ne demek olur ne karısı?" Yaşlı adam bizi es geçip içeriye girdiğinde diğerleri de takiben içeriye geçmiş Ferit de beni biraz daha kendine çekmişti.
"Karıcığım seni sevgili ailemle tanıştırayım. Babam Cemal Tekdemir hemen yanında işi Yeliz Hanım ve benim tatlı mı tatlı ikiz kardeşlerim Ege ve Ezgi..."
"Abi bizim yeğenimiz mi olacak. Ay çok güzel hala olacağım. Sizi tebrik..." ederim diyerek Ezgi öne atılıp bana sarılacaktı ki sözleri yarıda kesildi. Ferit'in babası öyle bir kükremişti ki bende Ezgi gibi bir adım gerilemiştim.
"Lan sen bizimle dalga mı geçiyorsun ne zaman evlendi kızı hamile bıraktın... Dua et çocuklar var yoksa senin anlayacağın dilden konuşmasını da bilirdim." Tamam, hesap sor da kızarıp bozarıp köpürmeye ne gerek var.
"Babacım kaç defa aradın sordun da ben de sana özel hayatımı anlatmadım..."
"Taşak mı geçiyon lan..." Babası üzerime yürüyünce Yeliz Hanım kocasını tutmuş bende Ferit'in arkasına saklanmıştım. Kızılca kıyamet dedikleri bu olması gerekiyordu.
"Sakin ol Cemal tansiyonun fırlayacak oturalım öyle konuşalım hem eminim ki oğlunun mantıklı bir açıklaması vardır."
"Ne açıklaması olacak benim hesap sormam gerekirken o hesap soruyor. Ben kaç defa aramışım. Lan it senin beni arayıp sorman gerekmiyor mu? Nerde görülmüş bir babanın oğlunu arayıp hal hatır sorduğu..."
"Peki, anlatacağım siz oturup biraz dinlenin uzak yoldan geldiniz. Bende karımla odamıza çıkıp hemen geliyorum oğlumun ilaç saati gel...."
"Bir de oğlum diyor bana ölüyorum galiba Yeliz..." Cemal Bey otururken Yeliz Hanım da yanına oturup kızına su getirmesini söylemişti. Ferit de beni çekiştirerek peşi sıra yürütmeye çalışmış merdivenlere kadar fenalaşan Cemal Beye bakmıştım. Hızlı adımlarla yürüyen Ferit ağzından bir şeyler geveleyerek benim odaya girince elimi bırakmıştı. Ferit benim dolaba yönelirken bende sesimiz duyulmasın diye kapıyı kapatmıştım.
"Ferit, ne yapmaya çalışıyorsun bana da söyler misin?" Ferit bütün kıyafetlerimi askılarıyla birlikte kucakladıktan sonra bütün odada göz gezdirdi. "Her ne kadar eşyan varsa topla beni takip et."dediğinde hemen başımı sallayarak yatağıma yöneldim. Zaten pek bir şeyim olmadığı için sadece çekmecemden kimliğimi nikah cüzdanımı ve Ferit'in bana verdiği çakıyı elime almıştım. "Hepsi bu kadar..."derken korkuyordum bütün eşyalarımı toplamıştı acaba beni kapı dışarı mı edecek diye korksam da öyle olsa neden karım desin diye düşünmekten de kendimi alıkoyamıyordum.
Ferit bir söylemeden kapıyı açıp kafasını dışarıya uzatmış bana dönünce de kafası gel işareti yapınca odadan hızla çıkarak kendi odasına yönelmişti. Bende onun gibi merdiven tarafına baktıktan sonra hızlıca odasın girip kapıyı kapattım. Ferit elbiselerimi yatağa atınca başını ellerinin arasına aldı.
"İki senedir gelmeyen adam nasıl olurda bir anda habersiz gelir? Nasıl?" Ben de sessizce gel gitlerini izleyerek suskunluğumu korudum. Ferit bir anda durup karnıma bakınca yanıma gelip elindekileri alarak onları da yatağına bıraktı. Tekrar bana döndüğünde elimi tutmuştu.
"Ayça ne olursa olsun babamın bu evliliğin sahte olduğunu öğrenmemesi gerekiyor. Bir şey olur bir şekilde öğrenirse bu hayatı sana da bana da zindan eder. Bana ne yaptığı umrumda olmasa da sana asla zarar gelsin istemiyorum. Bu yüzden ben ne söylersem onu yapmaya var mısın?"
"Tabi sen bizim hayatımızı kurtardın. Sen ne söylersen onu yapmaya hazırım."
"Zaten çok uzun sürmez Babamlar ailecek Muğla da yaşıyorlar en fazla bir hafta bilemedin on gün kalıp eve dönerler bu süre zarfında bu odadan benimle kalacak babamların yanında da benim yanımda çok mutlu bir eş rolüne gireceksin tamam mıyız?"
"Tamam, sen ne söylersen onu yapmaya hazırım. Merak etme hiçbir şey anlamayacak biz zaten senin yanında çok mutluyuz..." Son cümleyi söylemiş miydim? Neyse ki Ferit cümleme takılmamıştı.
"Sen öyle zannet babam çakalın en önde gidenidir. Bugüne kadar isteyip de başarmadığı girip de kazanmadığı tek dava bilmiyorum. Sen öyle yaşlı durduğuna bakma hepimizi cebinden çıkarır o yüzden Babamın yanında ekstradan dikkat edip geçmişin hakkında bilgi verme..." Geçmişimin bu kadar çabuk yüzüme vurulacağını tahmin dahi edemezdim. Yüzüm düşse de içim burkulsa da zorla gülümsemeye çalışarak tamam, diyebilmiştim. Ferit biraz daha sakinleşince elimden tutarak aşağıya inelim demişti. Neden babasından bu denli çekindiğini anlamasam da onunla birlikte aşağıya inerek bizi bekleyen yeni aileme baktım. Ne de olsa kocamın ailesiydi.
"Ne oldu yukarı da düşünmen çok uzun mu sürdü? Söyle bakalım bize sunacağın mantıklı açıklaman nedir?"
Ferit cevap vermek yerine karşılarına oturup beni de yanına oturtturmuştu. "Ne açıklaması size açıklama yapacak yaşı çoktan geçtim. Kimse kararlarımı sorgulayamaz çünkü bilindiği gibi bu benim hayatım. Benden başka hiç kimsenin de söz hakkı yok."
"Demek öyle paşam demek öyle..." Cemal Beyin gözleri bana dönünce beni baştan aşağıya süzdü. "Madem evlendiniz bize de saygı duymak düşer. Söyle bakalım gelin torumun kaç aylık..."
"Cemal ne oluyor..." diyen karısına sen sus deyince bende Ferit'e baktım. Benden önce yedi ayın içine girdi dediği zaman yutkunmuştum.
"Sana değil gelinime sordum. Peki, nerelisin kaç yaşındasın..."
"On sekiz yaşındayım..." Ben daha sözümü bitiremeden tekrar bir soru daha sordu. "On sekize ne zaman girdin?"
"Yeni girdim... Bir ay oldu..."dememle Ferit söylenmiş bende ister istemez pot kırdığımı anlamıştım.
"Bak sen bizimkisi küçük gelinmiş... Peki, benim aptal oğlum reşit olmayan bir kızı hamile bırakmanın suçunu biliyor mu yoksa baban olarak hatırlatmalı mıyım?"
"Baba bunu yapamayacaksın değil mi? O kadar da düşmedin...."
İyi ama ne cezası bebek Ferit'e ait değildi. Sakın Ayça sakın Ferit ne söyledi. Ne olursa olsun gerçeklerden bu adama bahsetmek yok. Az önce deliren adam karşımızda kurum kurularak keyfe gelmişti. "Kızı ilk gördüğümde küçük olduğunu anlamıştım de gel gör ki senin evliliğin daha ağır basmıştı. Soruna gelecek olursak tabi ki de seni şikayet edeceğim. Oğlum bile olsan reşit olmayan bir kızın günahına girmenin bedelini ödeyeceksin."
"Hayır, bunu yapmayın..."diye ayaklandığımda bu çıkışı kendimde bile beklemiyordum. Ferit benimle birlikte ayağa kalkınca elimden tuttu.
"Sakin ol hayatım. Sende sadede gel Baba benden ne istiyorsun?"
"Buraya gelirken senden ne isteyeceksem hala onu istiyorum. Sen şirketin başına geçeceksin bende emekliliğe ayrılacağım. Hem bir taşla iki kuş değil mi oğlum sen hapislerde sürmezsin hem de doktor maaşından daha fazla para kazanırsın... Ne dersin kabul mü?"
"Ferit, bunu yapmak zorunda değilsin..."dediğimde yalvarırcasına gözüne baktım. Benim yüzümden sevdiği mesleğinden olamazdı. Bu izin veremezdim. "Ferit bana bak yapmak zorunda değilsin..."
"Sen son nefesime kadar nefret edeceğimi bil Baba!"
KENDİN OLMAK İSTİYORSAN İLK YAPMAN GEREKEN ŞEY BAŞKALARININ DÜŞÜNCELERİ PEŞİNDE SÜRÜKLENME...