-2.8-

259 100 55
                                    

28.Bölüm

"Sevilmediğini bilmek mi daha zor bu dünyada, yoksa terk edildiğini bilmek mi? "

🌏

Genç kız dairesinin önünde durduğunda anahtarlarını cebinden çıkartıp kapıyı açtı. Kedisi mırıldayarak kapının önüne geldiğinde ayağından çıkarmadığı botlarının etrafında dolandı. Genç kız dizinin üzerine çöküp kedisinin başını okşadı daha sonrada kapıyı kapattı ve botlarını çıkardı. Islanmış montunu askıya asıp salona ilerlediğinde kendini koltuğa bıraktı.

Yorulmuştu.

Bugün sabah okula gitmişti ve üç saat aralıksız çizim yapmıştı. Şuan koltuk sanki ona masaj yapıyor ve tüm yorgunluğunu üzerinden alıyor kulağına ninni fısıldıyordu.

Bakışları en sevdiği köşesine kaydı ne zaman yorulsa hep buraya bakardı. Nostajiyi seven biriydi salonunun bir köşesi tekli bir koltuğa hemen arkasında ise çeşit çeşit plaklarla dolu bir rafa ve gramafona sahipti. Gri duvarlarla uyumu güzeldi.

Yarın tiyatro oyunu vardı ve kesinlikle fazla yorgun hissediyordu.

Kendini güçlükle ayağa kaldırıp banyoya ilerledi. Küvetin suyunu hazırlamak için açtığında eğer şimdi yapmazsa bir daha banyo yapmaya vakit bulamadan uyuyacağını kendisi çok iyi biliyordu. Su hızla dolarken üzerindeki kıyafetlerden teker teker kurtuldu. Kendini küvete bıraktığında gözlerini kapattı. Sıcak su tüm kaslarına iyi geliyordu.

Oyalanarak duşunu aldığında üzerine bornozunu geçirdi saçına saç avlusunu sarıp ayna karşısında kendini süzdü. Çocukluğundan beri nefret ettiği çilleri onu rahatsız ediyordu. Çevresindeki herkes ona çilleri yüzünden çilek kız diyordu. Aynasının arkasındaki dolabı açtığında çilleri için sayısız bakım ürünleri ile karşılaştı. Bir gün bunlardan kurtulacaktı. Yüzüne peeling yaptığında dişlerinide fırçaladı. Ellerini yıkayıp saçları için bakım kremi sürdü. Saçları kokusunu şampuan ile harmanlayınca nar çiçeği gibi bir koku banyoyu etkisi altına almıştı.

Siyah saçlarını seviyordu. Sarı saçlarını hiçbir zaman sevmemişti ve nihayet kendinde boyatma Cesareti bulup boyatmıştı. Bir kaç gün sonra saçını kestirmeyi düşünüyordu. Ona kendi gibi hissetirmiyordu sarı saçları. Kimdi o? Bu çillerini kimden almıştı? Bu göz rengi kimindi? Bilmiyordu. O yüzden kendini değiştirmek istiyordu bunlardan kurtulamak istiyordu.

Çünkü bildiği tek bir gerçek vardı hayatında ve oda o gerçeğe karşı gelmiyor itaat ediyordu. Yalnızdı. Ve bu gerçek onu büyütmeye yetmişti.

⚛️⚛️

Genç kız marinada oturmuş gözleri herzamanki gibi yaşlı, Arafı düşünüyordu. Soğuk bir rüzgar içini üşütürken titresede yerinden kalkmadı.

Kalbi kırgındı, üzgündü, aklı karışık ruhu yorgundu.

Yaptığı hataları biliyor ve kendine kızıyordu. Gözlerinden yaşlar teker teker süzülmeye başladığında bir an için hiç toparlanamayacağını düşündü.

"Allahım neden bana böyle bir acı verdin?!" isyan gibiydi sözleri düşünceleri onu kavuruyordu. İç sesi kendini dışarı çıkardı.

"O sana seni sevmediğini söylemişti"

"Sen aptalsın Asel aptal!"

"O seni hiç sevmedi ama sen ümitlendin!" bir anda kafasının içinde Arafın görüntüsü canlandı. Gözlerini açmak istemedi.

"Kurak topraklarda yetişen bitki gibisin asla yeşil olamayacak hep yeşil olmak için uğraşacaksın!"

"Uzak dur benden ufaklık!"

"Sen tam bir aşekasın!"

"Sen onu buldun buldun!"

Yeter diye bağırdı genç kız elleri ile kulaklarını kapattı. "Yeter sus artık!"

"Sus!"

"Duymak istemiyorum sus!"

Genç kız bağırıyor saçlarını yoluyordu gözlerinden yaşlar akıyordu tekme atıyordu her yere ama acısı dinmiyordu.

Halsiz düştü bacakları yere doğru kaydı, sayıklamaya başladı. Bu sefer fısıltı gibiydi sesleri.

"Yeter lütfen artık sus"

Tamam ben bir aptalım ama artık sus! Lütfen sus! Sus.

Asel'in güçsüz bedeni onu ayakta daha fazla tutamamış ve dünya ile irtabatını kesmişti. Bilinci ondan koşarak uzaklaşırken Aselin gözleri denize çevrildi.

Denizin üzerinde Arafı görüyordu ona bakıyordu ama gülmüyordu ne olurdu ki gülseydi bir kez olsun gözyaşlarını silseydi. Asel kafasını tahtaya yasladı bakışlarını çekmedi.

"Koşarak geldim ben sana, ama adımlarını saydın sen bana" bir çocuğun annesine içerlenişi gibi çıktı sözler dudaklarından. Sonra annesini gördüğünü sandı bir an için.

Gözleri kapanmak üzereydi sersemdi.

"Anne" diyerek fısıldadı.

"Gel kızım çok yoruldun gel"

"Anne beni çok üzdüler" diyerek hıçkırdığında kalbi paramparçaydı.

"Anne babam bile beni sevmedi senden sonra. O neden sevsin ki?" diyerek çaresizliğin son katlarını attı.

"Herkes bana acıyor!" diyerek bağırdı bu sefer. "Sende bana acıdın demi? O yüzden geldin demi!" diyerek bağırdı. Ayaklarını yere vuruyor çırpınıp bağırıyordu.

"Sende beni sevmedin! O yüzden gittin!"

"Babamda beni sevmedi!"

"Peki ya o? O neden sevmedi?"

Çevredeki insanlar Asele deli gözüyle bakarlarken kimsenin yaklaşmaya cesareti yoktu. Bir kaç kişi ambulansı arayıp sinir krizi geçiriyor dediğinde Asel herşeyden habersizdi.

Ambulansın gelip Aseli güçlükle iğne ile sakinleştirişleri arasında Asel gözlerini kapattı.

Bugün burada ağlattığın kız senin sonun olacak artık. Güçsüz diye ezdiğin masumluğuna salak dediğin ben artık yokum Dünya! o kız bu iğne ile can verdi. Şimdi herşey daha farklı olacak. Vermediğin sevgin saygıya dönecek. Beni üzdüğünüz kadar üzülürsünüz inşallah!

Edit:700kelime

ARAYIŞ 🌍Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin