25. BÖLÜM

20.4K 1.1K 71
                                    

Sofraya oturduk. Ara sıra kaçamak bakışmalar dışında sanki anlaşmışız gibi konuşmadan karnımızı doyurduk. Beraber sofrayı topladık. Demir çay demledi. Çayı termosa doldurdu. İki tane ince belli bardağı tepsiye yerleştirdi şaşkın şaşkın bakıyordum. Elini uzattı beraberce yukarı çıkmaya başladık.

Orta kattan dar bir merdiven ile bir kat daha çıktık. Çatı katında kendine bir mabet yaratmıştı. Üstü tamamen cam olan, sadece yer minderlerinin olduğu küçük bir çatı katı odası. Minderlere uzanıp gökyüzünü seyretmek müthiş bir görsel şölendi.

— Marmaris'e olan özlemimi bu şekilde gideriyorum. Bu küçük oda benim kendimi resetleme, günün yorgunluğunu atma yerim. Hava güzelse camı da açıyorum. O zaman sanki dışarda yıldızların altında uyuyormuş gibi hissediyorum, diye açıkladı.

Sesinde resmen özlem gizliydi. Sanırım kendini denizde hissediyordu burada. Çünkü oda o şekilde konumlandırılmıştı. Deniz üzerinde gibi algılıyordun kendini. Yere oturdu. Tepsiyi yanına bıraktı.

— Eee anlat bakalım eve geldiğimizden beri kafanı kurcalayan ne?, diye sordu beni kolumdan tutup sırtımı göğsüne yaslarken;

— Nasıl anlatsam bilemiyorum, dedim. Seni ve aramızdaki ilişkiyi kırmaktan korkuyorum.

— Yine neye takıldın acaba?

— Çok değil şurada iki ay öncesine kadar seni tanımazken adını yüzünü bilmezken yıldırım gibi hayatıma girdin. Bacaklarının arasında sırtım göğsünde oturuyorum. Biz ne ara bu kadar samimi olduk? Kaç kere aynı yatakta uyuduk. Sen bana aşık olduğuna nasıl karar verdin? Ben nasıl kabullendim. Anlayamıyorum. Mantığım bu ara çok sorguluyor Demir. Sanki Alice gibi bir tavşan deliğine düşmüşüm de hızlıca kayıyormuşum gibi hissediyorum. Ama ulaşacağım yer ile ilgili kafam da hala bir takım soru işaretleri var. Benim bakış açıma göre herkes kendi cehennemini de cennetini de yaşar bu dünyada. Allah bazı şeyleri öbür tarafa bırakmaz burada yaşatır. Yani bu delik beni cehennemime mi yoksa cennetime mi götürecek? Her şey çok hızlı gelişti Demir korkuyorum.

-- Bak güzelim ben kırk yaşında kocaman bir adamım. Bir ilişki yaşayacaksam eğer bu öyle zamana yayarak, vakit geçirerek zaten olamaz. Bunu daha önce de konuşmuştuk. Sana ne zaman aşık olduğuma gelince, ilk görüşte. Ben sana bunu da söylemiştim ama yine yeniden söylerim hiç problem değil. Arabama çarptığın gün aslında o arabayı kalbime çarptın güzelim. Arabamda hasar yoktu ama kalbim hasar aldı. Batı ile olan olaylar olmasaydı bu kadar çabuk açılır mıydım? İşte orasını bilemiyorum. Belki önce biraz tanımaya çalışırdım ama nişan falan olayları hızlandırdı.
        Cennet mi cehennem mi? İşte onun cevabı ben de değil sen de. Çünkü aşk öyle bir duygudur ki kalbinle beynini çatıştırır. Tıpkı bugün sana olduğu gibi. Duygularınla hareket etmeye başlayınca mantığın devreye girer ve sana dur der. Ne yapıyorsun? Kapıldın rüzgarına gidiyorsun. Eğer ki aradaki dengeyi kurabilirsen cennet kuramazsan cehennem olur.
       Kabul ediyorum ben de senin işini kolaylaştırmıyorum. Aksine seni yoran bir yapım var. Ama sen de kabul et daha azıyla yetinemezdin mutlu olamazdın, dedi.

(Ukala dümbeleği ego yığını yine kendine pay çıkarttı ya helal olsun. Beni bu kadar zorladığının madem farkındasın az bana alan bıraksan da ben nefes alsam ne olur?)

-- Beni anlıyor muşsun. Peki neden hala biz bu kadar inatlaşıyoruz hem de her konuda.

-- Alışıyoruz. Anlamaya çalışıyoruz...

-- Ya Demir en basiti taktın giyimime. Tamam bir iki kere uçuk kıyafetlerle karşılaştık ama bu her zaman olan şey değil. Resmen kabak tadı verdi artık senin bu takıntın.

Geç Gelen Aşk (#Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin