Akşam yorgun olunca yemekten sonra erkenden uyumuştuk. Sabah sessizliğin sesi ile uyandım. Değişik bir histi.
Demir yine erkenden uyanmıştı. Bu adamdan önce ya da en azından aynı zamanda uyanmayı sanırım başaramayacaktım.
Çay kokusu beni çağırıyordu. Demir kahvaltı hazırlamış diye sevinçle aşağı indim. Ama mutfakta Demir yerine altmış yaşlarında bir kadın vardı. Yaşına göre dinç, mutfakta rüzgar gibiydi. Geldiğimi hissetti ve bana döndü. Gülümsedi ama sadece ağzı gözlerine o gülümseme ulaşmadı;
— Günaydın. Hoş geldin. Ben Demir'in annesi Hatice sen de Nermin olmalısın, dedi mesafeli bir duruşla.
Yani kim olduğunu biliyorum ama sana güvenmiyorum havasında.
Fidan Hanım'a göre Türkçe'si çok düzgündü. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Demir ortada yoktu. Elini mi öpmeliydim, yoksa merhaba deyip sadece elini mi sıkmalıydım?
Akışına bırakıp yanına yaklaştım. Tamamen iç güdüsel olarak elini öptüm anlıma koydum. Çaktırmadan sırıtıyordu. Sanırım memnun olmuştu;
— Günaydın efendim. (Mümkün olduğunca yumuşak bir sesle konuşmaya çalışıyordum) Hoş buldum. Zahmet etmeseydiniz. Kahvaltıyı biz hazırlardık.
— Yol yorgunsunuzdur şimdi. Demir zaten durmadı koşuya çıktı. Gelirken ekmek falan alır gelir. Babası da birazdan burada olur, dedi.
Panik olmuştum. Tamam üstümde polar sabahlığım vardı ama olsun.
— Müsaadenizle ben üzerimi değiştirip geleyim, deyince şaşırmış gibi baktı. Sanırım benimle ilgili ön yargıları vardı.
— Peki kızım sen nasıl rahat edersen, dedi ve bu sefer ki gülümseme gözlerine ulaştı.
Hemen eşofmanlarımı giydim. Saçlarımı da sıkı sıkı toplayıp at kuyruğu yaptım ve aceleyle aşağı indim. Şimdi benim bu sofraya yardım etmem gerekiyordu da ne yapabilirdim ki?
Demir'in annesi halimi anlamış gibi;
— Kızım siz yol yorgunusunuz otur sen zaten her şey hazır, dedi o sırada kapı çaldı.
Demir'in yirmi yıl sonra ki hali bir anda mutfağa girdi. Hala yapılı hala yakışıklı bir o kadar da ciddi bir adam tüm dikkati ile bana bakıyordu. Sanki bakışları ile beni analiz etmeye çalışıyordu.
Ben annesinden çekinirken babası daha otoriter çıkmıştı. Yanına gittim. Elini öpmek için uzandım. Öpeceğimi anlayınca sertçe tokalaştı;
— Hoş geldiniz, dedi buz gibi bir sesle.
— Hoş bulduk, diye bildim.
Bildiğim bütün kelimeleri unutmuştum. Sesim içime kaçmış, ağlama isteğiyle dolmuştum.
Allah'tan bu esnada Demir eve gelmişti.
-- Herkes buradaymış. Erkencisiniz, sanırım tanıştınız, dedi.
Sadece kafamı sallayabildim. Yüzünden bir şey anlamak pek mümkün değildi. Annesi gerginliği dağıtmak adına;
--Üzerini değişte sofraya geçelim, dedi.
— Siz başlayın annem ben hemen üzerimi değiştirir inerim, dedi.
Ayakta kala kalmıştım. Ne masaya gidebiliyordum ne de başka bir yere.
Allah'tan Demir gerginliği fark etmişti bir kaç dakika içinde üzerini değiştirmiş ve hemen aşağıya inmişti.
Kahvaltıya geçtik. Baba oğul tekneyle ilgili konuşuyorlardı. Anlayamıyordum maalesef. Turist Ömer gibi kalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geç Gelen Aşk (#Tamamlandı)
Ficción General1. Hikaye İş dünyasının Demir Leydi'si Nermin Soysal. 32 yaşında başarılı bir mimar. Arkan Holding'in baş mimarı. Bu yaşına kadar hiç aşık olmamış. Aşktan hep uzak durmuş. İş dünyasında disiplin abidesi, özel hayatında ele avuca sığmayan bir sers...