Babam acil olarak beni Mardin'e çağırmıştı. Nermin'in bitirdiği proje onaylanmış temel atma töreni yapılacakmış. Tabii şirketin başkan yardımcısı olduğum için mutlaka orada hazır bulunmalı idim.
Kartepe'den erkenden yola çıkarsak eşyalarımı (Bilgisayar, tablet dosyalar yoksa Mardin'de hala kıyafetlerim duruyordu. İki şehir arası sık sık gidip geldiğim için valiz taşımamak adına rahatlık oluyordu.) toplayıp, üzerimi değiştirip, uçağa yetişecek kadar vakit kalıyordu. Toplantıyı saat üçe almıştı babam uçak saat yarımda idi.
Yani Mardin'e inince havaalanından direk şirkete geçecektim eve uğramaya zamanım olmayacaktı. Zaten toplantıya ucu ucuna yetişebilecek idim. O yüzden takım elbisemi giymiştim.
Allah'tan Nermin geç kalmamam için eve değil erkek kardeşine bırakmamı istemişti. Erkenden çıkmamıza, yolda konuşmak için ara ara durduğumdan dolayı hız yapmama da ses çıkartmamıştı. Onu bırakıp dönersem yetişemeyeceğimi anlayıp beni ikna etmiş kardeşinin kapısında inmişti. Fuara kadar görüşemeyecektik. Zaten bizi bitirmişti. Başlamadan bitmiştik.
Beklenen son. Demir kazandı ben kaybettim. Elimden geleni yaptım. Ama olmadı. Şanslı olan Demir'di benden önce görmüş kızı kapmıştı. Kısmet ne diyeyim. Zorla güzellik olmuyor. Bundan sonra tek temennim mutlu olsun. Onu seçtiği için pişman olmasın.
Yaptıkları tekneyi Akın ve Bahar'a bırakmıştım. Onun eli değdi. Ben orada onsuz mutlu olamam. Tekne suya inerken orada olmayacağım içinde mutluydum. Hiç olmazsa birlikte daha fazla anı biriktirmeyecek idik.
Ucu ucuna alana yetiştim. Uçağa bindim, derin bir nefes aldım. Business classtan alınmıştı biletim. Babamın emriyle sekreterim halletmişti. Check-ini de o yapmıştı. En ön sıra, cam kenarı. Yanım boş diye sevinirken hoşlanmadığım biri yanıma oturdu. Sevmediğim aşiretin en sevmediğim üyesi. Karaaslan Aşireti'nden Cemal Karaaslan.
Koltuklar genişti temas yoktu ama adam beni varlığıyla rahatsız etmişti. Tip tip bakıştık tanışmıyor muş gibi önümüze döndük.
Tabletimi açtım maillerimi kontrol ettim. Nermin'le kayakta çekilen resimlerimiz tabletteydi. Onları açıp bakmak istiyordum ama yapmadım. İstanbul'a dönünce kendi kendime söz verdim hepsini silecektim.
O sırada sarışın bir hostes portakal suyu servisi yapmaya başladı. Tepsiyi ilk bana uzattı Cemal buna sinirlenmiş olacak ki bilerek kızın koluna çarptı. Hostes her ne kadar tepsiyi toparlasa da iki üç bardak üzerime devrildi. Allah'tan tabletimi korumayı başarmıştım.
Cemal bir taraftan bıyık altından pis pis sırıtıyor diğer taraftan da hostese hakaret ediyordu;
— Amma beceriksiz bir şeysin. Adamı resmen yıkadın. Seni business classa nasıl hostes yapmışlar.
Kız profesyonelliğinden ödün vermeden lafı Cemal'e soktu;
— Pardon beyefendi elinizin bu kadar ağır olabileceğini hesaplayamamışım kusura bakmayın. (Bana dönerek sadece dudaklarıyla gülümsedi) Özür dilerim beyefendi. Tuvalet boş isterseniz orada üzerinizi silebilirsiniz.
Bir şey diyememiştim. Kızın ela, yeşil hareli gözleri gözlerime değince daha önce hiç yaşamadığım bir duygu yaşamıştım. Saçma bir şekilde "Teşekkür ederim" deyip tuvalete gitmek için kalktım. Bana yol verdi. O da peşimden ön tarafa kendi bölümlerine geçti. Yanındaki hostese bir şeyler dedi ve içeri yeni bir tepsiyle onu yolladı.
Üstüm başım batmıştı. Cemal hıyarının komplosuydu ama kızda suçluydu yani. Ama bir şey diyememiştim. Üstüm ıslak ve yapış yapış olmuştu. Tuvaletin kapısını açtım dışarı çıkarken perde arkasında konuşmalarını duydum;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geç Gelen Aşk (#Tamamlandı)
General Fiction1. Hikaye İş dünyasının Demir Leydi'si Nermin Soysal. 32 yaşında başarılı bir mimar. Arkan Holding'in baş mimarı. Bu yaşına kadar hiç aşık olmamış. Aşktan hep uzak durmuş. İş dünyasında disiplin abidesi, özel hayatında ele avuca sığmayan bir sers...