5

2.9K 142 95
                                    

   Sabah uyandığımda, hızlıca arkamı dönüp yatağı kontrol etmiştim fakat beklentimin aksine yatakta sadece ben vardım ve bu durum biraz da olsa beni düşünmeye itmişti. Benim zorla kendisine sarılmamı sağladığı günden beri Calum sabaha kadar yanımda uyumaya başlamıştı. Tamam, zaten her gece yanıma geliyordu, artık bu konuda pes etmiştim. Ama normal şartlarda asla sabaha kadar yanımda kalmazdı. Gün aymadan giderdi ve o beraber uyuduğumuz günden sonra gitmeyi de kesmişti. Okul vakti gelip de uyandığımda yanımda oluyordu ve bu yaklaşık bir hafta sürmüştü. Ta ki bugüne kadar.

   1 haftadır verdiğim savaşın belki de benim aleyhime bittiğini varsayabilirdim ama onu yanımda bulamamak nedenini bilmediğim bir şekilde içimde bir burukluğun belirmesine sebep olmuştu.

   Yatakta geçen yaklaşık yarım saatin ardından, birazcık zorlanarak da olsa kalkmayı başardım ve soluğu banyoda aldım. Sıcak bir duş alıp kendime rahatlamak için fırsat tanıdıktan sonra, midemdeki açlık fazlasıyla rahatsız hissettirdiğinde üzerime bornozumu geçirip kendime kahvaltı hazırlamak için odadan çıktım. Merdivenlerden inerken istemsizce üzerimdeki bornoza bakıp kıkırdamıştım. Bu bornoz yıllardır benimleydi ve bana artık oldukça küçük gelmesine rağmen nedense bundan başka bornoz kullanmayı ısrarla reddediyordum. Çünkü öncelikle fazla rahattı ve belki de rahatlığı yüzünden mavi kumaşın üzerine rastgele çizilmiş sarı ördek yavrularının komikliğini göz ardı edebiliyordum.

   Normalde evin içerisinde bu küçücük bornozla gezebilecek kadar rahat değildim fakat annemin gece nöbetinin olduğunu ve öğlene yakın geleceğini biliyordum bu yüzden evde yalnız olduğumun da farkındaydım.

   Fakat, karmanın ayak bileklerime yapışmış olmasından mıdır bilinmez, bu rahatlığım ve huzur içinde oluşum çok uzun sürmedi. Çünkü mutfağa adım atar atmaz, tezgahta bir şeylerle uğraşan Calum'ı görmemle öylece kalıverdim. Nereden anladığını bilmediğim Calum, mutfağa girdiğimi anladığında hemen arkasını dönüp bana baktı ve elinde olduğunun farkına bile varamadığım bardak, o beni görür görmez yere düşüp bin parçaya ayrıldı.

   Kahretsin, resmen bacaklarımın hepsi ortadaydı ve Calum beni böyle görmesini isteyebileceğim son insan bile değildi. Calum'ın gözleri üzerimde gezinirken, ağzı bir karış açık kalmış hâlde öylece duruyordu. Bense yerimden bile kımıldayamadan ayaklarımdan kulaklarıma kadar kızarmış bir şekilde ona bakıyordum.

   Gözlerimi ondan çekmeyi başarıp masaya baktığımda kahvaltı hazırlamış olduğunu gördüm. Ve bu nedense daha çok utanmama neden oldu.

"Ariel," Zorlanarak gözlerimi geri ona çevirdiğimde tek elinin ensesinde olduğunu ve onun da gözlerime bakabilmek için kendini zorladığını gördüm. Ben ona bakar bakmaz devam etti.

"Bence..." Sertçe yutkunduğunu yemin ederim mutfağın diğer ucundan duyabilmiştim. Tanrım, ağlamak istiyordum.

"Bence, üzerine bir şeyler giysen iyi olacak." Hiçbir şey diyemeden hızlıca mutfaktan çıktım ve koşarak kendimi odama attım.

   Kapıyı ardımdan kapattığımda sırtımı kapıya yasladım. Nefeslerim o kadar hızlanmıştı ki aldığım nefesten bile bir şey anlamaz hâle gelmiştim.

   Öncelikle, ONUN BURADA NE İŞİ VARDI?!

   Ayriyeten, NEDEN KAHVALTI HAZIRLAMIŞTI?!

   Nefeslerimi düzene sokmaya çalışarak dolabıma ilerledim ve hızlıca üzerime bir şeyler geçirdim. Makyaj masasına oturup aynanın karşısında saçlarımı kuruturken bile hâlâ yüzüm kıpkırmızıydı ve bu şekilde Calum'ın karşısına çıkamayacağımı biliyordum. İşte bu yüzden saçlarımı da kurutunca dirseklerimi masaya yaslayıp yüzümü avuçlarımın arasına gömdüm ve öylece oturdum. Aşağı inip onunla yüzleşemezdim, bu yüzden ben de kaçmayı seçtim.

THORN / c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin