Başı kucağımda dinlenirken, küçücük bedenini banka uzatmıştı ve bense şu an oturduğum yerde başımı eğmiş sadece onu izliyordum. Senelerdir sonu gelmeyen uğraşlarımın ardından artık pes etmişti. Sonunda denemeye karar vermişti ve sonucun ne olacağını bilemesem bile, bana verebileceği en büyük mutluluk buydu. Çaba gösterecek olması.
Derin bir nefes aldım ve kucağımdaki saçlarını okşamaya başladım. Gözleri kapalı olmasına rağmen titrekti. Üzerindeki battaniyeyi boynuna kadar örtmüştü ama neden olduğunu bilmediğim bir şekilde hâlâ ara ara titremeye devam ediyordu.
"Uyuyamıyorum." Birden gözlerini açıp bana baktığında, ona tepeden bakarken, bakışlarına vuruldum. Kalbimin atışları hızlandığı sırada yutkundum.
"Üşüyor musun?" Ellerim hâlâ saçlarını okşamaya devam ediyorken öylece ona bakarak cevap vermesini bekledim. Usulca kucağımda duran başını iki yana salladı.
"Hayır." Kaşlarımı çatıp sordum. Onu rahatsız eden bir şey vardı.
"O zaman sorun ne?" Derin bir nefes aldı ve bende olan bakışlarını indirip hücrede gezdirdi. Ah, anlamıştım.
"Bu durum çok tuhafıma gidiyor." Onu biraz da olsa rahatlatabilmek için ne yapabileceğimi düşündüm. Aslında aklıma pek bir şey de geldiği söylenemezdi.
"Normal konulardan konuşabiliriz." Cümlem biter bitmez bir anda gözlerini kaldırıp bana baktı. Ardından uzandığı yerden hızlıca doğrulup oturur pozisyona geçti ve vücudunu bana çevirdi. Pekâlâ, bu kadar merak ettiği şey neydi acaba?
"Bugün Death Cave'de olduğumuz zaman çocuklar bir adamla konuştu." Ben kulübün konusu açılır açılmaz gerildiğimde Ariel Jakie'nin ismini hatırlamaya çalıştı.
"Jack'li bir şeydi ismi." İstemsizce gülümsedim. Tanrım, çok saf görünüyordu.
"Her neyse, ona aradığımız uyuşturucu tüccarıyla alakalı soru sordukları zaman adam onlara cevap vermedi ve sonra çocuklar ona Amelia adında birinden bahsetti." Başımı salladım. Ve sırtımı yasladığım duvarda hafifçe doğruldum.
"Jakie ile uzun süre iş birliği yapmışlığımız var. Amelia da onun karısı." Bana bir müddet baktıktan sonra biraz düşündü. Ardından kaşları çatıldı.
"Tamam, bu adı geçince gerilmesini açıklıyor. Ama asıl mevzu bu değil. Adam gerilmişti ama onu konuşturan şey senin adını duyması oldu." Nefesimi tuttuğum sırada içimden sessizce küfrettim. Bunları bilmemesi gerekiyordu.
"Merak ettiğim nokta; oradayken Ashton o adama 'Calum'ı bu konularda kimse durduramaz, Calum başladığı işi bitirir, asla yarım bırakmaz.' gibisinden bir şey söyledi." Ariel hiçbir şey kaçırmamak için gözlerimin içine tüm dikkatiyle bakıyordu. Kaşlarım iyice çatılırken, asıl soruyu sordu.
"Neden senin hakkında öyle söylediler?" Tuttuğum nefesini yavaşça verirken ben de gözlerinin içine baktım. Tam başka bir şey uyduracaktım ki, işaret parmağını bir anda bana doğru uzattı ve tehdit edercesine konuştu.
"Bak, sana deneyeceğimi söyledim ama eğer bana herhangi bir konuda yalan söyleyecek olursan bu iş burada biter." Oturduğum yerden doğrulup ona doğru biraz yaklaştım ve oldukça ciddi bir ifadeyle ona baktım.
"Eğer her şeyi tüm gerçekliğiyle sana anlatırsam bu seni korkutur Ariel. Ve eğer benden o raddede korkarsan, istediğin kadar çabala beni sevemezsin." Önce şaşırdığını gördüm. Sonrasında ise şaşkınlık yerini kararlı bir ifadeye bıraktı ve derin bir nefes alıp başını iki yana salladı.
"Bana karşı dürüst olmanı istiyorum sadece." Umutsuzca nefesimi verdim ve geri arkama yaslandım. Ariel öylece durmuş anlatmamı bekliyordu.
"Bundan yaklaşık 2 sene önceye kadar uyuşturucu satımı için aracılık yapıyorduk. Senin şu bir haftada gördüğün tüm mekanlar arasında aracı sayılırdık, bu yüzden oradaki herkesi çocukların tanıdığını görmüşsündür." Başını salladığı sırada devam ettim.