2

3.3K 133 146
                                    

   Dersin bittiğini duyuran zil bütün okulda yankılanırken, başımı yaslamış olduğum sıradan kaldırıp gözlerimi ovaladım. Sabah ağladığım için gözlerim yanıyordu ve başımda bende öldürme isteği uyandıran bir acı vardı.

   Önümde duran kitapları üst üste koyup elime aldım ve yavaşça sıradan kalktım. Çantamı da omzuma geçirdiğimde ruh gibi bir ifadeyle sınıftan çıkmıştım bile. Öğrencilerin çoğunun kafeteryaya ilerlediğini gördüğümde öğle arasına girdiğimizi anlamıştım. İlk olarak dolabıma ilerledim. Koridorun sonunda bulunan dolabıma ulaşınca uyuşuk hareketlerle dolabı açıp elimdeki kitapları içine doldurdum. Bugün kendimi berbat hissediyordum.

   Dolabımı kapattığım sırada hemen yanımda bitmiş bir Calum görmeyi bekliyordum ama şimdilik ortalıklarda görünmüyordu. Eh, bu benim için çok daha iyiydi çünkü onu görmek için sabırsızlandığım söylenemezdi. Özellikle de sabah olanlardan sonra.

   Etrafa bakınıp Jenny'i görmeyi bekledim ama o da ortalarda görünmüyordu. Anlaşılan yemeği yalnız yiyecektim ve bu durumdan oldukça memnundum. Yavaş adımlarla ve oldukça dalgın bir kafayla kafeteryaya doğru ilerlemeye başlamıştım. Okulun diğer ucunda kalan kafeteryanın şu an fazlasıyla kalabalık olduğunu biliyordum. O yüzden yemeğimi alıp okulun kuytu köşelerinden birinde yiyecektim.

   Kafeteryaya gittikçe yaklaşmışken birden kolumdan tutulup çekilmesiyle dudaklarımdan ince bir çığlık koptu. Aynı zamanda dudaklarım da kapandığında ayaklarım çoktan yerden kesilmiş, kalbim yerinden çıkacak kadar hızlı atmaya başlamıştı. Bedenim laboratuvara itildiğinde nefes almaya bile fırsatım olmamıştı. Kapının kilitlendiğini duyunca korkuyla beni tutan kişinin kollarında çırpındım.

"Hey, sakin ol. Benim." Calum'ın sesi kulağıma ulaştığında çırpınmayı kesmiştim ama içinde bulunduğum korku durumunda bir nebze bile olsun azalma olmamıştı.

   Tırnaklarımı geçirdiğim kolunu serbest bırakıp beni bırakmasını bekledim. Fakat sadece ağzımdaki elini çekmişti ve o eli fazla boş durmadan karnıma dolanmıştı. Diğer kolu ise göğsümün üzerinden omuzlarımı sarıyordu. Bana sıkıca sarılırken acaba kalp atışlarımı sırtımdan yansıyıp göğsünde hissedebiliyor muydu? Çünkü şu an kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki bu beni nefes nefese bırakmıştı.

"Neden insan gibi beni çağırmazsın ki? Ödüm koptu." Calum başını eğip saçlarımın arasından boynuma gömdü. Nefeslerim daha da hızlanırken iki elimi birden karnımdaki koluna götürüp onu çözmeye çalıştım. Ama tabi ki de başarılı olamadım.

"Çağırsam gelmeyecektin. Başka seçeneğim yoktu." Kolunu itmeye çalışırken, aslında sırtımı göğsüne daha çok bastırmış olduğumu fark edince anında çabamı kestim. Calum'ın dudakları boynuma dokunduğunda bundan oldukça rahatsız olup boynumu ondan uzaklaştırmaya çalışmıştım.

   Omzumda olan kolunu bana daha çok bastırdıktan sonra derin bir nefes aldı.

"Kalbin çok hızlı atıyor." Altında başka anlam aramaması için hemen cevap verdim.

"Çünkü beni korkutuyorsun." Calum burnunu boynuma dokundurduğunda irkilerek yeniden ondan uzaklaşma çabasına girdim.

"Korkmana gerek yok. Sadece özür dilemek istiyorum." Birden durdum. Bedenim hâlâ gerginken, ellerim de kolunda durmaya devam ediyordu.

"Kes şunu." Calum beni duymazdan geldi.

"Sana sinirlenmiştim ama yine de bunu sana yansıtmamalıydım. Özür dilerim." Nefeslerim daha da hızlanırken bedenim iyice titremeye başlamıştı. Ayaklarım tutmamaya başlamışken, bunu Calum da fark etmiş olmalıydı ki, beni daha sıkı tutup destek oldu.

THORN / c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin