Büyük gün gelip çatmıştı demem bugünü tasvir etmem için en doğru cümle olurdu. Kalabalıktık ama yeterli miydi bilmiyordum. Sözde silahlanmıştık ama karşı taraf bizi nasıl karşılayacaktı onu da bilmiyordum. Bildiğim tek şey vardı. Köpek gibi gergindim.
Karanlık ve boş alanda beklerken gerginlik sadece bana değil tüm ortama hakimdi. Çocukların hepsi nefesini tutmuş bekliyordu. Umduğum tek şey konuşarak bu konunun çözülmesiydi.
Duyduğum teker sesleri ile bakışlarım karanlıkta ışığın belirdiği noktaya döndü ve gelen arabayı takip etti. Sayamadığım birkaç araba aramızda mesafe oluşturarak durduğunda, tüm dikkatim oradaydı.
Arabadan inen insanlar birkaç metre ilerimize dizildiğinde, içlerinden yapılı bir tanesi insanların arasından çıktı ve hepsinden birkaç adım öne çıkarak tam karşımızda durdu. Bizim kalabalığımızın ortasın Jon ve Zayn vardı. Problem bizimle alakalıydı fakat onlar, özellikle de Jon hâlâ çete işleri ile uğraştığı için bizi çemberin dışında tutmaya çalışıyordu. Anlaşılan o ki bugünkü toplantıyı o yönetecekti.
Karşımızda duran adamın Mason denilen adam olduğunu düşünüyordum. Bizden en az 10 yaş daha yaşlı olduğu yüzünden anlaşılıyordu. Üzerindeki takım elbisesi yüzündeki mizaca uyacak biçimde keskindi ve elleri cebinde kendinden emin bir tavırla hepimizi tek tek inceledi. Gözlerimi bile kırpmadan ona bakıyordum. Karanlıktan seçebildiğim kadarıyla adam üstünlüğü onlardaydı.
Beklemediğim bir şekilde Mason bir elini cebinden çıkarıp hafifçe kaldırdı ve anlamadığım bir işaret yaptığında arkamızdan birkaç adamın daha çıktığını duymuştum. Resmen bizi çember içine almıştı. Tanrım, işler çirkinleşirse bu ortamdan nasıl çıkacağımızı an itibariye bilemez olmuştum.
Mason'ın adamlarının çevremizi sardığını fark eden tek insan ben değildim. Bu yüzden vakit kaybetmeden konuşan insan Jon olmuştu.
"Aslına bakarsan buna hiç gerek yok. Çünkü sorun çıksın istemiyoruz." Mason'ın Jon'u süzen gözleri yavaşça bana doğru döndü ve sert ama çok yüksek olmayan bir sesle bana doğru konuştu.
"Sorun çıkmasını istemediğin için mi Londra'yı bu olaya dahil ettin?" Nefesimi verdiğim sırada benim yerime konuşmaya Zayn dahil oldu. Çünkü Mason'ın Londra diyerek bahsettiği kişiler Zayn ve Jon'du.
"Biz bu olaya sorun çıksın diye değil, sana güvenmediğimiz için dahil olduk. Bu güvensizlikte de haklı çıktık, değil mi? Geçen gün Calum'ı ziyaret edişinde kendini belli ettin." Mason'ın yüzünde küçük bir gülümseme oluşurken, gözleri bu sefer ilgiyle yeniden yanımızdaki insanlarda gezindi ve bu ilgisi sesine de yansıdı.
"Olanları duydum. 7 adamımı indiren kadını burada da görmeyi bekledim ve bu konuda da oldukça hevesliydim. Ama görüyorum ki hanımefendi aramızda değil." Ariel'dan bahsettiğini anladığım an vücudumda gezinen kanın çekildiğini hissettim.
İki yanımda duran ellerimi sıkıp yumruk hâline getirdiğim sırada Jon konuştu.
"Sorun ne ise konuşarak halletmek istiyoruz." Mason'ın gözleri geri Jon'a çevrildi ve artık yüzündeki o gülümsemeden eser kalmamıştı.
"Sorunu konuşarak halletme ihtimalini beni polislere verdiğiniz an gözden çıkarmış mıydınız?" Jon başını iki yana salladı.
"Senin işlediğin bir cinayet bizim adamlarımızdan birinin üzerine kalacaktı." Mason omuz silkti ve tehlikeli bir sesle konuştu.
"Şanssızlık işte." Bedenim mümkünmüş gibi daha çok gerilirken, gözlerimi çevrede gezdirdiğim sırada nedense Mason'ın adamlarının daha da çoğalmış olduğunu fark etmiştim. Tanrım, boku yemiştik.