Uyandığımda, güneş yeni doğuyor gibi görünüyordu. Çünkü havada geçmeye yüz tutmuş bir loşluk vardı. Tamamen ayıldığımda, sırt üstü yatan bedenime sımsıkı dolanmış kolları hissettim. Sonrasında ise boynumdaki ufak nefesleri. Ve anında göğsüm sıcak bir hisle dolup taştı. Başımı hafifçe indirerek göğsümde huzurla uyuyan güzelliğe baktım. Bedeninin yarısı üzerimdeydi ve üzerine uzanmış olduğu kolum belinin kıvrımında dinleniyordu. Üzerimizdeki örtü göğüslerine kadar örtülmüştü.
Gözlerimin önüne dün gece yaşadıklarımız geldiğinde, istemsizce derin bir nefes alıp yutkunduğumu fark ettim. Tanrım, uyurken uyandığımda tüm bunların hayal olup gerçekleşmemiş olabilmesinden o kadar korkarak uyumuştum ki, şu an uyanıp da onu kollarımda bulmak beni acayip derecede rahatlatmıştı. Ve bu rahatlama bir anda gerginliğe dönüşüverdi.
Ya uyandığında pişman olursa? Bu düşünce beynimde bir anda belirdiğinde ona bakmayı sürdürdüm. Gece duş alıp, giyinip yatağa geçtiğimizde bir sorun varmış gibi durmuyordu. Ama uyandığı zaman ne düşüneceğini bilmiyordum ve bunu bilememek anında kafayı yememe yetti.
İşimiz bittikten sonra ona defalarca iyi olup olmadığını sormuştum. Hepsinde iyi olduğunu söylemişti ve en sonunda bana kızıp beni susturmuştu. Fakat yine de merak etmeden duramıyordum. Çünkü ilkiydi ve muhtemelen kasık ağrısı çekecekti. Bu yüzden uyandığı zaman nasıl olacağını merak ediyordum.
Ah, Tanrım... Senelerce beklemiştim ve hiç ummadığım bir anda hiç ummadığım bir şekilde ona tamamen sahip olduğumda, daha önce birlikte olduğum kızlardan kat be kat iyi hissettirmiş olmasını beklememiştim. Çünkü bu benim için de bir ilk sayılırdı. Ve Ariel seviştiğim hiçbir kızla kıyaslanamazdı. Dün gece fark etmiştim ki, sevişmekten alınan keyfi katlayan şey dokunduğumuz insana hissettiğimiz hislerimizdi. Böylelikle, Ariel kendini bana sunmaktan başka bir şey yapmasa da, hayatımda tattığım tüm zevklerden çok daha farklı bir zevk yaşatmıştı bana.
Sonunda kendini bana kelimenin tam anlamıyla vermişti. Bu benim için sevişmiş olmaktan da önemli bir konuydu. Senelerce bana karşı en ufak bir hissi oluşsun diye kıçımı yırtıp durmuştum ve sonunda aynı gece içerisinde hem bana âşık olduğunu itiraf etmiş hem de bana kendini verebileceği kadar güvendiğini belli etmişti. Sonunda, sonunda hislerim karşılık buluyordu ve ne söylerse söylesin, bunu bilmek bana hayatımda hissedebileceğim en güzel duyguyu yaşatıyordu.
Ufak bir çocuğun en sevdiği şekerlemeye ulaştığında hissettiği mutluluğun belki de binlerce katı şu an bedenimin her bir hücresindeydi ve bunu hissetmemi sağlayan tek insan Ariel'dı. Tanrım, ona deli gibi aşıktım.
Yüzünü izlerken, derin bir nefes aldığım sırada bedenimin hareketi onun da hareket etmesine sebep oldu ve uzandığı yerde kıpırdandığında kaşları hafifçe çatıldı. Çok geçmemişti ki, bir anda irkilerek gözlerini açıp altında kalan kolundan destek alarak biraz doğruldu.
Gözleri çevrede dolanıp beni bulduğunda, rahatlayarak nefesini verdi ve başı omzuma düştü.
"Bebeğim, iyi misin?" Soruma karşılık alnını yasladığı omzumda hafifçe başını salladı.
"Uyandığım ilk an gittin sandım." Belindeki elimi sırtına çıkardım ve sıkıca onu tuttum. Diğer elim de gövdeme dolanmış olan koluna tutunmuştu. Korkusunu o kadar iyi anlıyordum ki.
"Buradayım. Asla gitmem." Ariel derin bir nefes aldı ve bana daha sıkı sarıldı.
Bir müddet başını omzumda dinlendirdikten sonra usulca konuştu.
"Saat kaç?" Odanın duvarlarından birinde olan büyük saate bakıp mırıldandım.
"7'ye geliyor." Bana iyice sokulup homurdandığında gülümsedim.