Sadece 14 yaşında küçük bir kız çocuğuydum. Anne ve babasına, özellikle de babasına düşkün küçük bir kız çocuğu. Dünyadaki kötülüklerden korunmak adına yaklaşık 4 senedir eğitim almaya başlayan, yaşıtları gibi sokakta koşturmak yerine koşu idmanı yapan, dövüş eğitimi alan, silah talimleri yapan, 14 yaşında olmasına rağmen bir robot gibi eğitilen bir kız çocuğu.
Peki bundan memnun muydum? Evet, başlarda eğlenceli ve heyecan verici geliyordu. Fakat sonradan sonraya eğitimler ağırlaştıkça zorlanmaya başlamıştım. Bunun hakkında babamla konuşsam bile beni tek kelimeyle reddedip, bunun benim için en iyisi olduğunu söylemişti.
Buna inanıyor muydum? Babama inandığım için, evet, inanıyordum. Gelecek bana ne getirecekti bilmiyordum ama yine de babamın bir bildiği olduğunu düşünerek buna inanmıştım. Ama şu an içinde bulunduğum durum bambaşkaydı. Karşımda benden büyük bir çocuk varken ve babam ikimizin birden yanında bir heykel gibi dikilirken, tüm bunlar asla ama asla doğru gelmiyordu.
"Pekâlâ, ne demek istediğimi anladın değil mi, Ariel?" Çocuk gözlerini dikmiş bana odaklanmışken başımı kaldırıp babama baktım.
İstediği şey basitti. Birkaç senedir babamla dövüş talimi yapıyorken, artık iyi bir seviyeye geldiğimi düşündüğünden karşıma alt etmem için birini getirmişti. Bizi dövüştürecekti. Ve sonuca göre talimlere yeni bir rota çizilecekti.
Tanrı aşkına, lanet olası 14 yaşında olan ve orta okul sona giden, okulda konuştuğu tek insanın Jenny olduğu basit bir insandım işte! Şu an karşımda duran çocuğa zarar veremezdim ki!
"Buna hazır olduğumdan emin misin, baba?" Babam sert bakışlarını bana indirdiği sırada, evin bahçeye açılan kapısında beliren annem araya girmişti.
"Abel, biraz abartmıyor musun?" Babam gözlerini benden ayırmadan cevap verdi.
"Sen bu işe karışma, Falicia. Ariel'ın buna hazır olduğunu biliyorum." Annem sıkıntıyla nefesini verdi ve karşı çıkmaya çalıştı. Ama unuttuğu bir şey vardı; kimse babama karşı çıkamazdı ki.
"Ama..." Babam oldukça tok bir sesle onun sözünü kesti.
"İçeri gir, Falicia." Annem sertçe bahçenin kapısını çarptı ve içeri girdi. Babam hemen asıl meseleye dönüş yapmıştı.
"Hazır olduğunu biliyorum, kızım." Nefesimi verdim ve karşımdaki çocuğu gösterdim.
"Baba, çocuk 18 yaşında." Babam kaşlarını çattı. Çocuk beni peynir ekmek gibi yiyecekti.
"David 18 yaşındaysa ne olmuş? Beni alt edebiliyorsun." Çabalamam boşaydı. Geriye doğru bir adım atarken başımı öne eğdim.
"Ama bu farklı." Mırıldanışımı ben bile zor duymuşken, babamın keskin kulaklarından kaçmamıştı. Bana doğru başını eğdi ve sorgulayıcı bir ses tonuyla konuştu.
"Ne demek bu durum farklı? Onu hayatına girip sana zarar vermek isteyen bir erkek gibi düşüneceksin, bu kadar. Yeter bu kadar gevezelik."
David diye bahsettiği çocuk askeri liseden mezun olmak üzere olan biriydi. Benim eğitimlerim gibi değil, işin tam anlamıyla asıl eğitimini almış biriydi. Onu alt etmem imkânsızdı. Hem babam onu alt ettiğimi iddia ediyordu ama sonuçta o babamdı. Bana asla gerçekten zarar vermezdi. Her ne kadar senelerdir beynimi zehirlese de.
"Anlaşılan sen başlamayacaksın. David, başla." Babam yeniden konuşunca başımı kaldırıp önce babama sonra da David'e baktım. David geriye doğru bir adım attı ve babama sordu.