Calum'ın arabayı normalde kullandığından oldukça yavaş bir şekilde kullanışından onun hâlâ yaşananların şokunda olduğunu tahmin edebiliyordum. Gerçi bunu anlamak için arabayı kullanışına değil, yüzüne bakmak yeterli olurdu. Beti benzi atmış hâlde gözleri kontrolünü kaybetmişçesine yolda geziniyor ve ağzını bıçak açmıyordu. Beklenmedik olan bu hamle benden çok onu etkilemiş görünüyordu.
Bu olaydan etkilenmek isterdim fakat babamın beni eğittiği seneler boyunca en büyük hamleleri her zaman en beklenmedik anlarda gelmişti. Amacı reflekslerimi kontrol etmekti ve ben bunda ne kadar başarılı olduğunu bugün anlamıştım. İlk defa kendimi bu denli savunmam gereken bir ortamda bulmuştum ve böyle bir kaos ortamında babamın eğitiminin bedenimden fışkırdığını görmek belki de hayatımda ilk kez beni memnun etmişti.
Tam da şu anda Calum bizi çocukların yanına götürürken, beynimin içi yaşananlardan ziyade Calum ile doluydu. Ağzını bıçak açmaması hayra alamet değildi. Ve benim bu sessizliği nasıl bozacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.
Derin bir nefes alıp gözlerimi ilk defa aklıma gelen üzerime çevirdim. Beyaz gömleğimin üzeri yer yer ufak kan lekeleriyle doluydu ve ellerimin eklemleri kurumuş kanla doluydu. Bir elimle diğerinin üzerindeki kanları çıkarmaya çalışsam da başarısız olunca gözlerim arabanın içinde ıslak mendil aramaya koyuldu. Torpido gözünü açıp orada istediğimi bulamayınca geri kapatıyordum ki Calum'ın kısık sesini duymamla birlikte ona döndüm. Boynu aldığı baskı yüzünden hâlâ kızarıktı.
"Eve geçene kadar bekle. Duş alacağız." Çocukların toplandığı eve vardığımızda bize ne tepki vereceklerini bilmiyordum ama en azından bir tepki görmek Calum'ın şu anki suskunluğundan bir nebze de olsa iyi olacaktı. Bu konuyu konuşmamız lazımdı ama inatla susmayı tercih ediyordu.
"Pekâlâ," Sakince nefesimi verip onu konuşturmaya çabaladım.
"Benimle konuşmayacak mısın?" Arabayı dar bir yola çevirirken sinirle güldüğünü ve gözünün ucuyla bana baktığını gördüm.
"Sen gerçekten benimle konuşacak mısın?" Ne dediğini anlamayarak ona baktım. Bedenimi tamamen ona çevirmiştim ki arabayı durdurduğumuzda eve geldiğimizi fark ettim.
"Bu da ne demek oluyor şimdi? Seninle konuşmamam için bir sebep mi var?" Gözlerini kısa bir süreliğine kapatıp aldığı derin nefesin hemen ardından bana döndü ve kan çanağı olmuş gözlerini benimkilere dikti.
"Benim yüzümden zarar görecektin. Az kalsın seni götüreceklerdi." Gerçekten derdi bu muydu? Gülmeden edemedim. Konuşmadan önce ellerimi kaldırıp üzerlerindeki kurumuş kanları ona gösterdim.
"Dikkatini çekerim, benden bir damla kan akmamışken tüm bu kanlar o adamlara ait." Çenesini sıkıp başını iki yana salladı.
"Bunu yaşamanı asla istemezdim. Asla." Nefesimi verip ben de başımı salladım.
"Anlarsın ki 10 seneyi aşan süredir talimlerle uğraşıyorum. Ve babamın bana aşılamak istediği tek şey buydu. Tehlikeli bir anda kendimi savunabilmek. Bu yüzden senelerce bana bunları yaptı. Belki de ilk defa işe yaradığını düşünüyorum." Arabanın kapı kolunu tuttuğunda sinirle konuştu.
"Neler yaşadığını bildiğim için bunun olmasını istemezdim diyorum ya!" Kendini dışarı attığında ve arkasından kapıyı çarptığında öylece bakakalmıştım.
Anlaşılan o ki şu an için sadece susup Calum'ın sakinleşmesini beklemem gerekiyordu. Kapıyı kıracak gibi çaldığı sırada ona ancak yetişebilmiştim ve kapıyı açan Niall'a merhaba bile demeden içeriye bir füze gibi daldı. Şaşkınca bana bakan Niall'a mahcup bir bakış atarak ben de Calum'ın arkasından eve girdim.