Ellerimin titremesine engel olamazken, aynı zamanda da bir türlü düzene girmeyen nefeslerimi en azından daha stabil hâle sokmaya çalışıyordum. Bu yüzden oldukça büyük bir nefes alıp zaten havada ve yumruk şeklinde olan elimle tam önümde bir bambaşka bir diyara açılıyormuş gibi duran kahverengi kapıyı üç kez tıklattım.
Titreyen elim yanıma düştüğünde, duyduğum an kalbimi hoplatan tok ses kapının diğer tarafından duyuldu.
"Gel."
Çoktan avuç içi terlemiş olan elim kapı tokmağına doğru hareketlendi ve zorlanarak kapıyı açtı. İçerisi her zaman olduğu gibi loştu. Ve odanın arka tarafında duran geniş masada babam tüm ihtişamıyla oturuyordu.
Elindeki evrakları dosyalarına yerleştirdi ve gözlerini kaldırıp bana ufak bir bakış attı. Bakışlarında başkalarını korkutacak bir keskinlik vardı.
"Gel otur, güzelim."
Evde olduğu zamanlarda işiyle alakalı yanında evrak işleri getirirdi ve tüm bunlarla kendine hazırladığı çalışma odasında ilgilenirdi. Bunlar devletle alakalı evraklar olduğu için bu odaya bizim girmemiz yasaktı.
Dosyayı diğer dosya dizisinin üzerine bıraktıktan sonra başını tamamen bana kaldırdı ve gülümsedi. Bense çoktan masanın hemen önünde duran iki koltuktan birine bir ruh gibi çökmüştüm.
"Bir problemin mi var, kızım?" Başımı kucağımda duran ellerime indirip derin bir nefes aldım ve sesimin ne kadar cılız çıktığını umursamadan konuştum.
"Seninle bir konuda konuşmam gerekiyordu." Babamın oturduğu sandalyede arkasına yaslandığını duyduktan hemen sonra sesi de beraberinde gelmişti.
"Konuş bakalım, seni dinliyorum." Sertçe yutkundum ve başımı kaldırıp pür dikkat beni izleyen gözlerine baktım. Liseye yeni geçmiş bir kızın artık bazı konuları aşmış olması gerekirdi fakat ben şu an iliklerime kadar titremekten kendimi alamıyordum.
"Bu konuda çok fazla düşündüm..." Durdum ve bedenim iyice titremeye başlamışken derin bir nefes alıp devam ettim. Karşısında kendimden emin bir şekilde durmazsam söylediklerimi asla ciddiye almazdı. Bunu biliyordum.
"Talimlere daha fazla devam etmek istemiyorum." Babamın üzerimde olan bakışlarından tuhaf bir ifade geçti ve hemen ardından kaşları çatıldı. Sesi artık daha toktu.
"Neden böyle bir şey istiyorsun?" Boğazım düğümlenmişken konuşmak çok zordu. Bu yüzden birkaç saniye cevap vermeyince babamın kaşları mümkünmüş gibi daha çok çatıldı.
"Sorumu cevapla." Titrek bir nefes alıp onu cevapladım.
"Çünkü artık yeterli olduğunu düşünüyorum." Babamın kaşları bu sefer birden havaya kalktı ve karşılık beklemeyen bir sesle konuştu.
"Neyin yeterli olup olmadığını sadece ben bilebilirim, sen değil." Omuzlarım düşerken, bedenim ister istemez ona doğru dönmüştü.
"Bu talimlerin sonu gelmeyecek, değil mi?" Kollarını göğsünde birleştirdi ve başını iki yana salladı.
"Talimlerin ben ne zaman istersem o zaman bitecek." Bedenime sonu gelmeyecekmiş gibi duran bir sıcaklık yayılırken, aynı zamanda soğuk terler de dökmeye başlamıştım. Ve bir an sonra ayakta olduğumu fark ettim.
"Benim fikirlerimi ne zaman umursamaya başlayacaksın?" Babam bir anda şahlanan bedenimde kayıtsız bakışlarını gezdirirken omuz silkmişti.