15

2.6K 105 122
                                    

   Bedenimde hissettiğim yoğun üşüme hissiyle birlikte uyandığım zaman, üzerimin açılmış olduğunu fark etmiştim. Sert zeminde yatıyorduk. Brian gecenin ilerleyen saatlerinde bize bir battaniye daha getirmişti. Böylelikle birini altımıza sermiş, diğerini de üzerimize almıştık. Açık gövdemi örtmek için kolumu kıpırdatmamla Calum irkilerek gözlerini açıp bana baktı. Ben üzerimi örttüğüm sırada öylece beni izlemeye devam ediyordu. Ardından boynumun altında duran kolunu oynattı ve sırtüstü uzanmış olan bedenimi kendine doğru çevirdi. Başımı boynunun girintisine yasladıktan sonra bedenimi onunkine iyice yaklaştırdı. Beni sıkıca sardığı sırada üzerimi de tamamen örtmüştü.

   Bu durum beni çok zorluyordu ama çabalamak zorundaydım. Denemek zorundaydım.

    Kesik bir nefes aldım ve kolumu bedenine sardım. Calum'ın nefesini tuttuğunu kollarımın arasındaki bedeninden anlayabiliyordum.

"Ariel..." Boynundaki başımı kaldırıp zaten bana bakan gözlerine baktım.

"Teşekkür ederim." Gözlerime bakarak yeniden konuşunca, ona bakmaya devam edip anlamadığım için kaşlarım çatılı bir şekilde sordum.

"Ne için?" Üzerine yattığım ve gövdeme sarılı olan kolu biraz daha sıkılaştı. Belimde olan eli ise aynı zamanda bulunduğu noktayı okşuyordu.

   Yeni uyandığı için üzerinde uyku mahmurluğu vardı. Sırf bu yüzden zaten pes olan sesi iyice boğuk çıkıyordu. Bu tuhaf bir şekilde hoşuma gitmişti.

"Çabaladığın için." Bir şey diyemeden ona bakmaya devam ettim. Onun kısık gözleri de hâlâ yüzümde dolanıyordu.

   Derin bir nefes aldım ve başımı boynuna doğru gömeceğim sırada diğer eliyle yüzümü tutup beni engelledi.

"Saklama yüzünü benden. Doya doya bakmak istiyorum. Hem de sen beni sarmalamışken. Çünkü tam üç senedir böyle bir sabahın hayalini kuruyorum." Sözleri beni afallatırken, gözlerimi kaldırıp yeniden ona baktım. Kalbim anlam veremediğim bir şekilde hızlı atmaya başlamıştı. Ne diyeceğimi bilmiyordum, sırf bu yüzden öylece kalakalmıştım. Ağzımı açıp bir şey demeye çalıştım ama bir türlü ağzımdan tek bir kelime çıkmadı. Açtığım ağzımı geri kapatıp pes ederek öylece durdum. Calum bu halime güldü ve yeniden mırıldandı.

"Bir şey söylemene gerek yok. Alışık olmadığını biliyorum." Başımı iki yana salladım ve bu sefer zor da olsa konuşabildim.

"Ben gerçekten çok çabalıyorum. Ama bunlar hiç bilmediğim ve fazlasıyla uzak olduğum konular, bunu biliyorsun değil mi?" Bana gülümseyerek başını salladı.

"Biliyorum, güzelim. Bu konuda seni anlıyorum." Ben de başımı salladım. Hâlâ gözlerinden uyku akıyordu.

"Uykunu alamamışsın gibi duruyor. İstersen biraz daha uyu." Calum başını uzatıp alnıma ufak bir öpücük bıraktı.

"Sen kollarımda olduğun müddetçe kokunla uyumaya asla doyamam." Gözlerimi bile kırpamadan ona baktım.

   İkimiz de sessizce birbirimize bakmaya devam etmiştik. Calum'ın fazla içine kapandığı görülmezdi. Her zaman için aklından geçen şey direkt dudaklarına dökülürdü. Genel olarak dobra bir insandı zaten. Fakat bazen dobralığı patavatsızlığa kaçabiliyordu. En olmadık yerde, en olmadık şeyler söylemekte üzerine tanımazdım. Sırf bu yüzden de başı beladan kurtulmazdı.

   Bana karşı bile, sinirlendiği zamanlarda ağzına geleni sayar, ne düşündüğümü asla umursamazdı. Fakat şu an, durumumuz bu şekildeyken, sinirlenince nasıl bir tavır takınacağını öngörebilmem imkânsızdı. Dün gece ortalığı yakıp kavurmasını beklerken, ağlamış olduğumu görmesi onu durdurmuştu. Ama bir dahaki sefere nasıl bir tepki vereceği bilinmezdi.

THORN / c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin