Calum beni zorla arkadaşlarının bulunduğu masaya getirmişti. Normalde yemeğimi ya Jenny ile ya da kendi başıma yerdim. Fakat tam şu anda onlarla ilk defa okulda bir masada oturmuş yemek yiyordumve bu tuhaftı. Çocuklar Calum'ın beni yanlarına getirmiş olmasını hiç yadırgamadan kendi aralarındaki sohbete asla ara vermeden devam etmişlerdi. Hâlâ onlara alışmak zor geliyordu ama yine de eğlenceli oldukları su götürmez bir gerçekti.
"Sonra kız tabi öyle beklemiyordu benim malı. Gördü şok oldu. Dedim, hepsini alabilecek misin?" Sohbete karşılık yanımda oturan Calum sesli bir şekilde boğazını temizledi ve tüm dikkatleri üzerine çekti. Konuşan Michael da olmak üzere çocuklar Calum'a döndüğünde Calum kaşları çatılı bir şekilde bir şekilde konuşmuştu.
"Sözlerinize dikkat edin." Çocuklar bana ufak bir bakış attı. Hemen sonrasında Michael daha ince bir ses tonu kullanarak aynı konuyu bambaşka bir şekilde anlattı.
"Sonra kız tabi öyle beklemiyordu benim elimdeki dondurmayı. Gördü şok oldu. Dedim, dondurmanın hepsini yiyebilecek misin?" Dayanamadım ve gülümsedim. Calum önünde duran su şişesini Michael'ın kafasına fırlattı. Michael son dakikada şişeyi tuttu ve omuz silkip konuşmaya devam etti. Tam o sırada, Calum bedenini bana doğru çevirdi ve tek kolunu sandalyemin arkasına yasladı.
"Okuldan sonra planın var mı?" Elimdeki meyveli soda şişesinde gözlerimi gezdirdiğim sırada usulca omuz silktim.
"Bir planım yok." Soda şişesinin içindeki pipeti dudaklarımın arasına aldım ve içime büyük bir yudum çektim. O sırada Calum konuşurken, bakışları dudağıma kaymıştı.
"Ben çoktan plan yaptım. Okuldan sonra benimlesin." Yutkundum. Biz pek dışarıda buluşmazdık. Alışması zordu.
"Ne yapacağız?" Pipet hâlâ dudaklarımdayken öylece konuşmuştum. Calum konuştuğunda sesi daha yakından gelmişti. Başımı kaldırıp ona baktım. İyice yakınıma girmişti ve gözleri hâlâ dudaklarımdaydı. Ah, hayır. Kafeterya çok kalabalıktı.
"Gidene kadar bekle. Sürpriz." Gözlerimi ondan kaçırmak istediğim sırada, Calum dudaklarımın arasında kalmış pipete uzandı ve pipeti dudaklarımdan uzaklaştırdı. Ardından ellerimin arasında sıktığım şişeyi de alıp masaya bıraktı.
Tam ondan uzaklaşacaktım ki, arkamda duran eli omzumu tuttu ve ondan uzaklaşmamı engelledi. Yüzü iyice benimkine yaklaşıyordu ve bir anda bedenime büyük bir heyecan dalgasının yayılmasına engel olamadım. Aramızda birkaç santim kalmışken ona doğru fısıldadım.
Tanrı aşkına, kafeterya çok kalabalıktı!
"Yapma, çok fazla insan var." Calum belli belirsiz omuz silkti ve tıpkı benim gibi o da fısıldadı.
"Umurumda değil. Şu an umurumda olan tek şey sensin." Nefesim kesildiğinde, bedenim çoktan gerginlikten terlemeye başlamıştı.
Uzanıp dudaklarımı yakaladıktan hemen sonra omzumu sıkıca tutan eli gevşemişti. Fakat onun eli ne kadar gevşerse gevşesin, benim bedenim oldukça gergindi. Beni fazlasıyla yumuşak bir şekilde birkaç saniye öptükten sonra, dudaklarımı usulca bıraktı. Çoktan kapanmış gözlerimi açmaya korkuyordum çünkü her zaman için bir uğultuya sahip olan kafeterya şu an tamamen sessizliğe gömülmüştü. Yüzümün yandığını hissederken, zorla titreyen gözlerimi açtım. Tanrım, ağlamamam gerekiyordu fakat çoktan ağlama isteğiyle dolup taşmıştım.
Gözlerimi çevrede gezdirdiğim sırada kafeteryadaki tüm gözlerin bize dönmüş olduğunu fark ettim. Zorla yutkunduğumda ellerim çoktan titremeye başlamıştı bile. Her zaman okulda görünmez bir insan olmuştum. Ama şimdi herkes öylece gözlerini dikmiş öylece bana bakıyordu ve bu benim için çok zordu. Sadece yeniden görünmez olmak istiyordum.