Eğer size, kötü insan olmayı bırakırsanız her şeyin yoluna gireceğini söyleyen birileri olursa, onlara vermeniz gereken tek cevap orta parmağınızı kaldırmak olmalı. Çünkü asla ama asla işler bu şekilde yürümez.
Kendinizi ne kadar iyi biri olmaya zorlarsanız zorlayın, lanet olası karma ayak bileğinize dolanmıştır ve her adımınızda sizi düşürmeye kararlıdır.
Ayrıca şöyle de bir şey vardır; iyilerin canı cehenneme, her zaman kötüler kazanır ve daha mutlu olan hep onlardır. Siz bir şeyleri kazanmak için çabalayadurun, kötüler hep sizden bir adım öndedir ve siz de bu durumun içten içe farkındasınızdır. Bu yüzden hayatınıza lanet okur, neden daha iyisi olamadığınıza yanarsınız.
Fakat yine de size bir sır vereyim mi? Daha iyisi diye bir şey yoktur. Hayattan zevk almayı ve bir şeyler elde etmeyi istiyorsanız, siktiğimin Pollyanna'lığını bırakıp bencil olmaya bakın. İşte o zaman hayattan gerçekten zevk almaya başladığınızı anlayacaksınızdır. Çünkü asla başkalarını düşünerek mutlu olunmaz, çünkü en çok düşündüğünüz kişi bile içten içe bencildir ve asla umurunda değilsinizdir.
Sabırsızca okula girerken saatin okula gelmek için fazlasıyla erken olduğunu biliyordum. Ama bu benim için değildi. Lanet olası Ariel yüzündendi.
Hiçbir zaman dersleri ya da insanları umursayan biri olamamıştım. Hep başına buyruk davranmıştım ve bu başına buyrukluğun sonucunda ortaya çıkan sorunları görmezden gelmekte üzerime tanımazdım.
İnsanlara olabildiğimce kötü davranırdım çünkü kötü olmayı seviyordum. Karşımdaki insanların korkuları bana inanılmaz haz verirdi ve ben bu hisse bayılıyordum. Tıpkı bugün de insanların hayatlarını cehenneme çevirecek oluşum ve bundan inanılmaz zevk alacağım gibi.
Hiçbir zaman, hiçbir konuda sınır tanımamıştım. Ben ne kadar pisliksem, çevrem de bana uygun derecede pisliklerden oluşuyordu. Ben de hâlimden oldukça memnundum.
Fakat bir kişi hariç.
Ariel Mayer. Ya da Ariel -lanet olası- Mayer.
Nedensizce, onu gördüğüm ilk anda kendimi ona tutulurken bulmuştum ve bu beni o zamandan beri fazlasıyla rahatsız ediyordu. Fakat zamanla kendimi bu konuda kasmamak konusunda ikna edebilmiş ve kendimi ona bırakmıştım.
Sevinerek, onun da beni sevdiğini söylemek isterdim fakat bu kesinlikle büyük bir yalan olurdu çünkü Ariel benden tüm hücrelerine kadar nefret ediyordu.
Eh, bunun için onu suçlayamazdım çünkü ben büyük bir bok torbasından başka bir şey değildim ama yine de onun tarafından sevilmek biraz da olsa kendimi toparlamama yardımcı olabilirdi.
Ne ara bizim çocukların yanına gittiğimi bilmiyordum ama dalgınlığımı beni gördükleri ilk anda anladıklarını fark etmiştim. Mike beni görür görmez gözlerini devirip elindeki telefonla ilgilenmeye başlamıştı. Benimle bu konuda uğraşmaktan bıktıklarını biliyordum. Ashton daha ortalıklarda görünmüyordu fakat Luke son çare benimle ilgilenmeyi seçti. Bunu da candan bir şekilde yapmadığını biliyordum. Muhtemelen sadece sıkılıyordu ve uğraşacak daha iyi bir şeyi yoktu.
"Ee, senin kız nerede?" Bakışlarımı saatime çevirdim. Gelmesine yaklaşık 5 dakika vardı.
"Birazdan burada olur." Mike başını telefonundan kaldırıp gözlerini bana dikti. Bakışlarındaki oldukça yoğun olan bıkkınlığın çığlık attığına yemin edebilirdim.
"Bence kıza biraz nefes aldırmalısın. Senin yüzünden kafayı yemek üzere." Kaşlarımı çatarak sinir bozucu bir şekilde Mike'a baktım. Bu sohbetten sıkılmıştım artık.