25

2.6K 86 123
                                    

   Calum Hood'un içinde nelerin saklı olduğunu asla anlayamayacağınız kadar karışık beyni, beni laf cambazlıklarıyla çok büyük bir oyuna getirmişti. Evet. Oyun. Kelimenin tam anlamıyla oyun.

   Koltuğunda oturduğumuz yerde, dışarıdan sipariş ettiğimiz yemeklerimizi yemiş, sakince sohbet ederken, nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde beni bir oyun oynamaya ikna etmişti. Ve tabii ki bu hiç de masum bir oyun değildi. Söylediklerine göre, sırasıyla kendimize dair gerçek ya da yalan olan bir itirafta bulunacaktık ve karşıdaki kişi söylenilenin gerçek mi yalan mı olduğunu tahmin edecekti. Doğru bilirse sıra diğer kişiye geçecekti. Şimdiye kadar bir sorun yoktu çünkü asıl sıkıntı yanlış tahmin etmekteydi. Çünkü yanlış tahmin eden kişi üzerinden herhangi bir şey çıkartarak cezalandırılacaktı. Anlayacağınız işin ucu çıplaklığa dayanıyordu. Başta kabul etmemiştim. Fakat sonrasında, Calum'a oldukça şaşıracağı itiraflar yapabileceğimi ve onu ters köşe edebileceğimi düşünerek kabul etmiştim. Calum bunun birbirimizi daha iyi tanımamıza yardımcı olacağını dile getirirken, aynı zamanda işin içinde çıplaklık olmasının da hoşuna gideceğini biliyordum.

"Pekâlâ, sıra bende." Hafifçe mırıldandıktan sonra bir müddet düşündü. Daha oyunun başındaydık ve Tanrı'ya şükürler olsun ki, daha kimsenin üzerinden bir şey eksilmemişti.

"Şeftaliye karşı alerjim var." Gözlerinin içine bakarken, doğru söyleyip söylemediğini anlamaya çalıştım. Fakat lanet herif kesinlikle açık vermiyordu ve benim söyledikleriyle alakalı en ufak bir fikrim bile yoktu. Sadece iki tane soru sormuştu ve ikisini de bilmişken şu an bu soru asla beklemediğim bir şeydi. Ve daha önce muhabbetinin dönmediğine yeminler edebilirdim.

   Nefesimi verdim ve bir tahmin yürüttüm. Pek de bir şeye alerjisi olabilecek bir tipi yoktu. Gerçi bir şeye alerjisi olan insan tipi nasıl olurdu onu da bilmiyordum.

"Yalan söylüyorsun." Calum zaferle gülümsedi ve yumruğunu hızlıca havaya kaldırdığında kısık sesle bağırdı.

"Yanlış cevap! Şeftaliye gerçekten alerjim var. En son ne zaman şeftali yediğimi hatırlamıyorum bile." Sinirle nefesimi verdiğim sırada Calum da beklentiyle gözlerimin içine baktı. Okuldan direkt buraya geldiğim için üzerimde hâlâ okul kıyafetlerim vardı. Bu yüzden derin bir nefes aldım ve üzerimdeki hırkayı çıkardım.

   Daha fazla yanlışa izin veremezdim ve intikam almaya yavaştan başlıyordum. Sıra bendeydi.

"Madem şaşırtıyoruz, öyle olsun." Calum omuz silkti ve arkasına yaslandı. Konuşurken kendinden fazlasıyla emindi.

"Bebeğim, seninle alakalı zannettiğinden daha fazla şey biliyorum. Bu oyunda asla yenilmem." Tek kaşımı kaldırıp ona baktığım sırada yüzünde yarım bir gülümseme vardı. Ben de sordum.

"Daha önce uyuşturucu kullandım." Calum büyük bir kahkaha atarak direkt cevapladı. Kahkaha atarken başı koltuğun arkasına yaslanmıştı ve gözleri tavanda geziniyordu.

"Yalan söylüyorsun." Ben de omuz silkerken istifimi bozmadan arkama yaslandım. Tuşe!

"Yanlış cevap." Calum bir anda bana döndüğünde gözleri kocaman açılmıştı.

"Ne?" Yaslandığım yerde gözlerimi kaldırarak ona baktım.

"Evet, liseye geçmeden önce babam eğer öyle bir ortama düşersem ve bana bir şeyler verirlerse içlerinde uyuşturucu olup olmadığını anlamam için uyuşturucu çeşitlerinden bana denetmişti. Sadece rengini, kokusunu ve tadını bilebilecek kadar az verdi. Ama öğrenmem için yeterli oldu bu." Calum hâlâ şaşkınken, şaşkınlığı biraz da olsa üzerinden atabildiği sırada kaşları hafifçe çatıldı. Anlamaya çalışıyor gibiydi.

THORN / c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin