Öylece oturmuş onu izliyordum.
Gözlerini bir an olsun önündeki tabaktan ayırmamış, usulca yemeğini yemeye devam etmişti. Bir kez olsun sesi çıkmamıştı. Ve ben de bir şey dememek için kendimi oldukça kasmıştım. Ama asla konuşacak gibi durmuyordu.
Ayriyeten bir de dikkatimi çekmek için götünü yırtan Emma vardı. Fakat benim dikkatimi çekmekten ziyade Ariel'ın dikkatini daha çok çekiyor gibiydi. Sadece bir an için benim gibi kayıtsız olmasını diledim.
Sıkıntıyla nefesimi verip tabağımdaki patatesten bir tanesini aldım ve ağzıma attım. Bu sırada Emma yanımızda kalan masalardan birini, temiz olmasına rağmen belki onuncu kez silmeye başlamıştı. Ve silme çabası masaya fazlasıyla eğilmesinden başka bir şey değildi.
Gözlerimi Ariel'da tutmaya devam ederken, Ariel sinirle elindeki patatesi tabağa fırlattı ve gözlerini kaldırıp benimle buluşturdu.
"Gidip şu kıza ne istiyorsa ver." Kaşlarımı kaldırdım. Fazlasıyla rahatsız olmuş görünüyordu.
"Ne istiyor ki?" Gözlerini devirdi.
"Belli ki ona önceden yaptığın bir şeyi bir daha yapmanı istiyor. Git ve dileğini yerine getir." Kıskanmış mıydı, anlaması zordu. Fakat öyle olmasını umdum.
"Ben siktiğimin peri annesi değilim. Gitsin başkasına dilek dilesin." Usulca gözlerini devirdi. Ardından milkshakeini alıp arkasına yaslandı. Özellikle benim dışımda her şeyle göz teması kuruyordu. Ve bu beni oldukça rahatsız hissettiriyordu.
Hiçbir yorum yapmadan geçirdiği birkaç dakikanın ardından sessizliği kendisi bozdu.
"Gidebilir miyiz?" Başımı salladım ve cebime uzanıp çıkardığım birkaç banknotu masaya bıraktım.
Oturduğu yerden kalktığında onu takip ettim. Arabaya ulaştığımızda her zamanki sessizliğine çoktan bürünmüştü. Ne kadar bana kafa tutmasını seviyor olsam da, sessizliğine de bir süreden sonra alışmıştım.
Uzun bir sessizlikle geçen aradan sonra, evine geldiğimizde bir dakika bile beklemeden arabadan çıkıp eve doğru ilerledi. Hemen arkasından ben de çıktım ve onu takip etmeye başladım. Eve girdiğimizde ve odasına geçtiğimizde beni yok sayarak dolabına ilerleyerek içinden birkaç parça kıyafet alıp banyoya girdi. Ben de yatağına oturmuş, onu beklemeye başlamıştım.
Birkaç dakikanın ardından banyodan çıktığında üzerinde onu defalarca gördüğüm geceliği vardı. Rahat giyinmeyi severdi.
Ne yapacağını bilmez hâlde önce odanın ortasında öylece durdu. Sonra derin bir nefes aldı.
"Şu an ne yapacağımı bilmiyorum çünkü gerginim." Kaşlarımı havaya kaldırdım.
"Neden gerginsin ki? Her gece buraya geliyorum zaten." Dayanamayıp bana döndü.
"Ben uyuduktan sonra geliyorsun ama!" Kendimi daha fazla tutamayıp güldüm.
"Rahat ol. Ne yapmak istiyorsan yap, kendi hâlimde takılırım ben." Sinirle nefesini verdi ve çalışma masasına oturdu. Kitaplarını kurcalamaya başladığında yatağın yanında duran dergilerden birini alıp bakınmaya başladım.
Aradan ne kadar süre geçti bilmiyorum ama çoktan gece yarısı olmuştu ve ben başımı telefonumdan kaldırıp Ariel'a baktığımda başını masaya yaslamış olduğunu gördüm. Kaşlarımı çatıp hafifçe seslendim.
"Ariel?" Ondan ne ses ne de bir hareket alamayınca yataktan kalkıp masaya ilerledim.
Yüzüne düşen saçları hafifçe kenara ittiğim sırada kaşlarını çattı ve anlamadığım bir şeyler homurdandı. Uyumuştu. Gülümsemeden edemezken, yavaşça ona uzandım ve onu uyandırmamaya çalışarak kucağıma aldım. Bedeni biraz irkilse de, uykuya yenik düşmüştü.