11. Bölüm: Hırka

3.4K 196 110
                                    

11.Bölüm: Hırka

"

Ama ben onu çöpe atmıştım,"

Ona doğru yaklaşıp parmak uçlarımda yükseldim ve boynuna kollarımı dolayıp sımsıkı sarıldım.

"Teşekkür ederim," Sevinç nidaları atmamak için zor tutuyordum kendimi.

Gözlerim sebepsiz yere mi doluyordu hiçbir fikrim yoktu. Ama şuan oturup Yağız Saraloğlu, ona inat çöpe attığım hırkamı aldı diye ağlayabilirdim.

O gün sinirden tırnaklarımı geçirdiğim hırkayı, şimdi avuçlarımın arasında tarif edemediğim bir sevinçle tutuyordum.

Öyle bir sevinçti ki (!) ne yaptığımı, çok sonradan fark ettim.

Hemen kollarımı çözüp Yağız'dan ayrıldığımda kalbim yanaklarıma doğru kan pompalamaya başlamıştı bile.

"Çocuklar bulmuş, yanlışlıkla düştü falan sanmışlar herhalde. Bende tekrar çöpe atmadım." dedi Yağız, bir eliyle ensesini kaşıyıp elini tekrar cebine koyduğu sırada.

Ne kadar yalan söylemeye çalışsa da ben onun aldığının farkındaydım. Ama bunu belli etmemek adına, soru sorar bir tınıda, "Çocuklar?" dedim.

"Ömerler falan işte,"

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırarak anladığımı belli eder bir şekilde başımı salladım.

"Ben üzerimi değiştireyim." Bu sefer başını sallayan taraf o oldu.

Ben merdivenlere doğru ilerlerken kapı açıldı ve içeri ellerini ovuşturarak Ömer girdi. Üşüdüğü belliydi.

"Dondum. Bu nedir ya, buz gibi hava."

Elleri montunu çıkartmaya yönelirken fark etti bizi. Beni gördüğüne pek şaşırmışa benzemiyordu. Ama gözleri, ellerime kaydığı zaman için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

"Aaa o şey değil mi ya," dedi parmağıyla hırkamı işaret ederken. Gözleri Yağız'a dönmüştü. "Çöpü karıştırmayı bile göze aldığın hırka."

Vay be dermiş gibi dudaklarını büzdü. Ve söylemesi de gecikmedi. "Vay be,"

"Uğruna çöpü karıştırdığın hırka Afra'ya mı aitmiş, bende diyorum altın mı arıyor." Konuşurken bize arkasını dönüp üzerinden çıkardığı montu vestiyere astı.

Arkasını döndüğünde Yağız'a baktı. Baktı ve baktı.

"Ben kesin pot kırdım. Mutfak ne taraftaydı?"

İlk defa geliyormuş gibi yerini sormuş sonra hemen ardından ezbere bildiğine emin olduğum mutfağa doğru hızlı adımlarla ilerlemişti.

Ben ona gülerken Yağız'ın çatık kaşlarla arkasından homurdandığını görünce daha çok gülmek istedim ama üzerine gitmek istemediğim için geri geri bir kaç adım attığımda, yukarı çıkmadan önce ona hitaben son kez konuştum.

"İyi bir kahraman olabilirsin ama yalan söylemek sana göre değil, Yağız Saraloğlu."

Hemen ardından uyandığım odaya çıkmıştım. Baran hala uyumaya devam ediyordu. Bu yüzden Azra'nın benim için bıraktığım kıyafetleri yatağın üzerinden sessizce alarak banyoya adımladım.

Kıyafetleri üzerime hızlıca giyip tekrar odaya geçtim. Aynadan kendimi kontrol ettiğimde kıyafetlerin üzerime tam oluşu pek şaşırtmamıştı beni. Azra benden bir kaç santim kısa ama fiziği gerçekten güzel bir kızdı.

Kasvetli RenklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin