18.Bölüm: Umut

2.8K 198 72
                                    


18.Bölüm: Umut


Azra'nın beni buraya kilitlediği ilk saniyeden itibaren aklımdan binbir senaryo geçti. Binbir düşünce, fikir... Ama hepsi aynı yola çıktı; Azra'nın o Adnan denen adamın, işbirlikçisi olduğu...

O adamla yıllar sonra bile olsa, yalnız kalacağımı düşünmek bile bana yerin dibini göstermişti sanki.

Son kez ismini bağırdığımda bana doğru döndüler. Azra ne kadar panik yaptığımı görmüş olmalıydı ki şemsiyenin altından çıkıp arkasında bulunduğum cama doğru bir kaç adım attı.

"Neyi yapmak zorundasın?" Gözümden istemsizce bir damla yaş aktı. Hızlıca silip onun gözlerinin içine baktım. Şaşkınlıkla bana baktığını gördüm. Ağlamamı beklemiyor olmalıydı. O adamı tanısaydı, böyle bakmazdı yüzüme.

"Bak neler olduğunu bilmiyorum ama lütfen... lütfen kapıyı aç!" Gözlerini yüzümden indirip cama yaslandığım titreyen elime baktı. Bu halimi görünce panik oldu. Azra'nın kötü biri olmadığını biliyordum... Ama o adam Azra'yı tehtid edebilecek kadar şerefsizdi.

Cama yaslı olan elimin üzerine elini koydu. "Sakin ol." dedi. "Kötü bir şey yapmadım. Sadece birbirinizin gözlerinin içine nasıl baktığınızı gördüm. O gün biz gelmeden önce nasıl sarıldığınızı da... Ve günlerdir ne halde olduğunuzu da az çok tahmin edebiliyorum." Arkasını dönüp Ömer'e baktı, gülümsedi.

Söyledikleri beni afallatırken öylece kalakaldım. Arkama doğru bakıp camdan uzaklaştı ve tekrar Ömer'in yanına gidip şemsiyenin altına girdi.

Kaşlarım anlamazca çatıldı. Kafam karışmıştı. Ben öylece camda durmuş Azra'yla Ömer'e bakarken arkamdan gelen tıkırtılarla yerimde sıçradım.

Arkamı döndüğümde Yağız olduğunu gördüm. Saçlarını karıştırarak içeri girdi. Gözlerim kocaman açılmış ona bakarken, o seslerden dolayı uyanmış ve o yüzden gelmiş olmalıydı. Ama sanıyorum beni hala fark edememişti.

Dolaplardan birinden su bardağı aldı, doldururken göz göze geldik. Kahve gözlerinden arta kalan kısımlar hafifçe kızarmıştı. Burnundan derin bir soluk bıraktı. Su bardağını kafasına dikerken mırıldandı. "Her yerde karşıma çıkmak zorunda mısın?"

Daha çok kendi kendine söylenmiş bir şey olsa da kaşlarım alayla havalandı.

"Öyle mi? Bende buraya keyfimden gelmedim herhalde!"

Hınçla arkamı döndüm, Azra'ya bizi buradan çıkarmasını söyleyecektim ki, gülerek bizi izlediklerini gördüm. "Azra, yapma!"

"Üzgünüm!" Boşa kürek çekiyormuş hissine kapılmam yersiz değildi sanırım.

"Boşuna sesini yorma." Arkamdan Yağız'ın sesini duydum. Sesi yeni uyandığını gösterir gibi pürüzlüydü. Ama kötü olduğunu asla söyleyemezdim. Yine yelkenleri suya indirdiğimi fark ettiğimde başımı sağa sola doğru salladım. Onun için ondan uzak durmalıydım.

Bunu aklımın bir köşesine iyice kazıdıktan sonra ona çevirdim gözlerimi.

"Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun? Burada kilitli kaldık. Kilitli!" Cümlemi bitirdiğimde soğuk tavrına daha fazla dayanamayıp gözlerimi kaçırdım.

"Şimdi çocuklardan birini ararım. Gelirler." Bardağını sertçe tezgaha bırakıp arkasını döndü.

O sırada Azra'nın sesini tekrar duyduk. "Boşuna uğraşma abiciğim. Telefonun bende!"

Yağız olduğu yerde kalırken, ben elimi montumun cebine götürdüm. "Neyse ki bu sefer telefonumu yanıma almıştım." Cebimde aradığımı bulamayınca, şaşkınlıkla Yağız'a baktım. Camı işaret etti.

Kasvetli RenklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin