56.Bölüm: Yapbozun Eksik Parçası

478 23 4
                                    

56

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

56.Bölüm: Yapbozun Eksik Parçası

Sonsuzluk insana ne getirir?

Zaman ders verir, o dersi vermek için acı verir, acı için kayıplar ve kayıplar içinde değerli insanlar...

Hepsini verir bize.

Sonsuzluk demek; aldığımız nefesten asla kurtulamamak demek. Yaşamla ölüm arasında bitmeyen bir mücadele demek. Acıdan asla kurtulamamak demek.

Sonsuzluk güzeldir. İnsanı ölümsüzlüğe inandırır, bir iksirmişcesine bir tat bırakır ağzında. Büyük ve asla bitmeyecek bir döngüye gireceğinden habersiz arzulu görünür göze.

Ben sonsuzluğa inanmıyordum. Sonsuzluk demek acılarla dolu geçecek onlarca ömür demek benim için.

Sonsuzluk devam ettikçe daha büyük acılar ve daha fazla ihanetler göze çarpar, beynin paranoyaklaşır, zihnin körelir, duyguların kendini kapatır, hissetmemek istersin. Ve aslında tek çare de budur. Hissetmemek.

Adnan'ın elleri arasında bir kukla gibi yaşarken ölüm hiç aklıma gelmemişti. Çünkü zaten yaşadığımı düşünmüyordum.

Ancak şu an ölümü düşünüyordum. Nasıl bir sonun beni beklediğini merak ediyordum ve eğer bu yakın gelecekte ise ertelenmesini diliyordum.

Çünkü yaşıyordum, yaşadığımı hissediyordum. Hem de ailem olarak gördüğüm insanlarla beraber, gerçekten nefes alarak yaşıyordum. Korkmadan, kaçmadan.

Ve bugün, bir farklı yaşıyordum.

Bu hayattan en erken zamanda gitmek, yok olmak isteyen tarafım sevdiğim adama baktığımda toz bulutu oluyor ve uçup gidiyordu.

Hayatta kalmak için bir sebep aradığımda ise bu kez baktığım ve onsuz yapamayacağımı, en önemlisi onun bensiz yapamayacağını bildiğim oğlumu görüyordum. Oğlum... Benim oğlum. Benim minik erkeğim.

Belki de en büyük ve en güzel sorumluluğumdu o benim. Sahip olduğum en değerli varlık.

Karşılık beklemeyen sevgisini iliklerime kadar hissediyor ve bu duyguya minnet duyuyordum. Bu hayattaki bütün sevgilerden daha üstündü bir çocuğun sevgisi. O sevgiye sahip olmanın getirdiği annelik duygusu, hiç düşleyemeyeceğim kadar güzeldi.

Anne olmak değil, onun annesi olmak özeldi.

Saçlarımı geriye doğru itip dolabı açtım ve Baran'ın matarasını aldım. Saçlarım uzamıştı ve kesme perilerimin gelmek üzere olduklarını hissediyordum.

Matarayı tezgaha bırakıp sıktığım portakal suyunu içine doldurdum ve kapağını sıkıca kapatırken dudaklarım aralandı. "Orada durmayı ne zaman bırakacaksın, merak ediyorum."

Sırtımdaki bakışların sahibini tanıyordum. "Gözlerimi senden alabildiğimde." Dudaklarım kıvrıldığında bir gece de sesini ne kadar da özlediğimi fark ettim. "Çok güzelsin."

Kasvetli RenklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin