54.Bölüm: İhtiras ve Yek

1.7K 92 16
                                    

G-Eazy & Halsey - Him & I

Sena Şener - Teni Tenime

Sena Şener - Teni Tenime

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


54.Bölüm: İhtiras ve Yek


Acının tarifini yaparken, mutluluktan da bahsederiz. Çünkü acı, mutluluğun bir parçasıdır.

Acı, içimizdeki gülücüklerin enkaza dönmüş halidir.

Şimdi soruyorum kendime, neden hayat önce mutluluğu altın tepside sunuyor ve hemen ardından gelecek olan acıya inkar etmemizi engelliyordu? Bu sorunun cevabını bulmak mümkün müydü bilemiyorum. Çünkü cevabın, hayatın işleyişi bu şekilde olmak zorunda, olmasından korkuyordum. Artık bir şeylerin zorunda olma durumu beni korkutuyordu.

Dışarıdan içeriye yansıyan İstanbul'un parlak ışıkları, karanlık salonu aydınlatmak için oldukça yeterliydi ancak içimizdeki o karanlık odanın kapısının altından bile sızmıyordu. Olması gereken buymuş gibi, bazı şeyler bize yasak kılınmış gibi.

Gözlerimi parlak ışıklarla dolu manzaraya dikiyordum ve hem bu kadar iyi hissettiren hem de oldukça boğucu gelen bu anlamsız şehri çözmeye çalışıyordum. Hem buradan başka bir yerde yaşayamayacağımı hissediyordum, hem de burada yaşamanın mümkün olmadığını...

Saatin kaç olduğunu bilmiyorum ama hala aşığım. Hala içimde bütün bunların biteceğine dair bir umut var. Hala bir ailem var, eksikte olsa. Hala tutunabileceğim bir şeyler. Evet, saat gecenin ikisine geliyor ve benim hala tutunabileceğim bir şeyler var.

Omuzumun yaslı olduğu camın kenarına başımı yasladım ve bakışlarımı, manzaranın eşsiz güzelliğinden ayırarak büyük bir ağacın hemen altında oturan Yağız ile Ömer'e indirdim.

Yaklaşık yarım saat kadar önce Yağız'a, babasının burada olduğunu söylediğim an ki şaşkınlığım ve tedirginliğim hala zihnimde bir yerlerde kendini koruyordu. Ancak ben beklediğim hiçbir ifadeyi Yağız'ın yüzünde görememiştim. Şaşkınlık, kızgınlık, ya da herhangi bir şey, herhangi bir duygu belirtisi... Ama hiçbir şey. Hiçbir şey görememiştim.

Sadece susmuştu. Onu tanıdığım ilk gün ve sonraki sekiz yıl da olduğu gibi susmuştu. O susuyordu ve ben, Yağız neden susuyordu bunu hiçbir zaman anlayamıyordum. Çaresizlikten mi yoksa söyleyeceği bir şey olmadığından mı, bilemiyorum. Fakat, Yağız'ın söyleyeceği hiçbir şey olmadığına da kendimi inandıramıyordum. Belki de söyleyeceklerinin kimse için bir önemi olmadığını düşündüğü için susuyordu. Susmak belki de onun en kolay kaçış yoluydu.

Ancak bilmiyor muydu? Onun yalnızca söyledikleri ve söyleyecekleri değil, düşündükleri ve düşünebilecekleri de benim için önemliydi.

Babasının burada, yakınlarımızda olduğunu ona söyledikten hemen sonra, birlikte sessizce aşağı inmiştik ve tahmin ettiğim üzere Yağız, bunu sakin bir dille Azra'ya anlatmıştı. O adamın Yağız'a yaşattıkları hakkında tek bir yorum dahi yapmadan, onu kötü etkileyebilecek tek bir kelime bile sarf etmeden tarafsızca yapmıştı bunu.

Kasvetli RenklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin