2.Bölüm: Ezberimde Kalanlar

7.6K 357 30
                                    


2.Bölüm: Ezberimde Kalanlar

Kaçtım.

Ben Afra Teksoy, geçmişimden birini görünce oradan kaçtım. Kendimi berbat hissediyordum. Yaptığım aptallık hala aklımda dolanırken, bilgisayarın klavyesinde hızla parmaklarımı dolaştırdım ve tuşa sertçe bastım.

Neden kaçtığımı bilmiyorum. Belki de korktum, onu yeniden görmekten, sesini duymaktan, tekrar onu tanımaktan korktum. Ama yaptığım tam bir aptallıktı.

Düşünebiliyor musunuz? Ben hastamın odasında karşılaştığım, belki de unutmak üzere olduğum ama buralardan gittikten sonra aklımda dolanıp duran isimlerden birini karşımda görünce... kaçtım.

Bu da şanssızlığımın bir kanıtıydı sanırım. Neden bir semt, bir sokak, bir cadde, hatta ve hatta bir kafe değil de neden hastamın odasında?

O an sanki beynim bir sarsıntı yaşadı.

O çocuk... Onun nesi oluyordu? Kardeşi, kuzeni, arkadaşının kardeşi? Belki de... çocuğu! Ah, bu ihtimal berbattı. Evet onu sevmiyorum, yani seviyorum ama ona karşı hislerim yok. Ama bu, bilmiyorum işte onun çocuğu olma ihtimali sanırım beni üzerdi.

Çok tatlı bir çocuktu, Yağız gelmeden birkaç dakika önce onunla konuşmak için üstün bir çaba sarf ediyordum. Ve belki o gelmeseydi, mesaimin bitmesine rağmen orada duracak ve onun refakatçisi olacaktım. Beni çok etkilemişti, farklı bir çocuktu. Konuşmuyor ama çok duygu dolu bakıyordu gözlerime. Hastaneye bacağına demir parçası saplandığı için gelmişti ve bu durum onu kötü etkilemiş olabilirdi.

 Yaşı küçüktü, ortalama üç ya da dört.

Ameliyatını ben yapmamıştım, hatta muayenesini de. Oraya onu kontrol için gitmiştim ama konuşmadığını görünce, korktuğunu düşünüp onunla iletişim kurmaya çalışmıştım. Sadece dosyasından dolayı ismini biliyordum, Baran...

Bir çocuk konuşmuyorsa, onun üzerine gitmezdim hiçbir zaman. Çünkü biliyordum ki konuşmuyorsa bir sebebi vardır, küçükken bu baskı bana yapılırdı ve iyi hissettirmediğine eminim. Ve sanırım ilk defa bir çocuğun konuşması için birçok şeyi yapmıştım. Çünkü... o farklıydı. Hissediyordum.

"Afra?"

Dalgınlıkla başımı ekrandan çevirip odamın kapısına baktım.

"İklim... bir şey mi oldu?" Başını kapıdan uzatıp beklemekten sıkılmış olmalı ki kapıyı örtüp çaprazımdaki yatağıma oturdu.

"Çok yoruldum, ama uyumak istemiyorum." diye mırıldandı. "Konuşsak mı?"

Ekranda bir kaç yere daha basıp kapattım. Sandalyeyle beraber ona doğru dönüp yatağıma oturdum bende.

"İşin varsa sonra da konuşabiliriz."

"İşim yoktu, kapattım zaten," diyerek ekranı gösterdim. Başını salladı halsizce.

"Çok yoruldum ya, baksana ayaklarıma!" söylediği şeye gülüp salladığı ayaklarına baktım. "Sen bunu hak ediyorsun, sana diyorum çalışma diye dinleyen yok ki."

Oflayarak arkaya doğru kendini bıraktı ve dizlerini havaya doğru büktü.

"Ne yapmamı istersin Afra? Sen çalış, ben ev hanımı olayım, bu mu? Senin bana bakmak gibi bir yükümlülüğün yok. Sana yük olmak istemiyorum. Hem kendi aptallığım seninle yurt dışına çıktık hayal gibi, yurt dışı... Peki ben ne yaptım! Daha iyi bir üniversitede okuyabilirdim ama bu şansı iyi kullanmadım. O kadar sene... İngilizceyi bile çat pat biliyorum," diye kendi kendine kıkırdadı.

Kasvetli RenklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin