17.Bölüm: Bambaşka Bir Şey

2.8K 199 29
                                    

17

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

17.Bölüm: Bambaşka bir şey.

Bir teknenin denizin üstündeyken yanması gibi...


Saat 03.24. Gecenin bir yarısı. Tıpkı küçükken yaptığım gibi, odamdaki camın önüne tünemiş buğulu sokakları seyrediyorum. Camdan her kayıp giden damla da bir derin nefes alıyorum. Ellerim dizlerime sarılı, sanki birazdan odamın kapısı çalacak gibi... yüreğim pır pır.

Sonra ağlayacak gibiyim... Anne, diye. Gelmeyeceğini bile bile ağlayacağım. Belki bir umut, gelir diye. Belki yüzümü saklarım göğsüne, korkularım diner diye. Çenem titreyecek, ışığı sönmüş küçücük gözlerimden büyük damlalar firar edecek ama annem gelmeyecek. Sonra o gece bitecek, diğer geceyi bekleyeceğim bu camın önünde, korkuyla. Sonra bir diğer geceyi...

Her gece yeni bir acıyla tanışacağım. Bedenimdeki morlukları sahiplenmeyi öğreneceğim, unutmayacağım ama alışacağım. Bazen kayıplar vereceğim. Gecenin karanlığına sahip saçlarımdan bir tutam belki... Bir makasla kesilip alalade bir rüzgara karıştığını göreceğim. Küçük bir kız çocuğunun, camdan sarkıp saçlarını geri isteyişini, haykırışını duyacağım. Kulaklarımı kapatacağım ama yine de duyacağım. Gülümseyişimi kaybedeceğim belki...

Yüreğime ekilen korku tohumlarını göz yaşlarımla sulayacağım. Ama onlar hiç bir zaman filiz vermeyecek. İşte buna izin vermedim, vermeyeceğim.

Ellerim titreyecek... Ama titreye titreye durmayı öğrenecekler.

Ayaklarımın ucunda, camın uç köşesinde ki mumlardan birini avucuma alarak yaktım. Gözlerim ipin ucunda yanan küçük alev parçasına dalarken başımı cama yasladım.

Kulağıma Ahmet Kaya'nın şarkısında geçen satırlar çalınıyordu sanki...

"Çaldılar çocukluğumu habersiz..."

"Penceresiz kaldım anne..."

Belki de pencereleri bunun için bu kadar önemsiyordum. Özgür hissettiriyorlardı bana kendimi. Çocukken kaldığım odada büyük bir pencere vardı ama her yeri demir parmaklıklarla doluydu. Gökyüzünü, sokakları, yağan yağmuru hep o küçük karelerden izlemiştim. Hayata hep o karelerden bakmıştım...

Kırmızıya bürünmüş burnumu çektim. Burnumun direği sızlıyordu. Öyle özlemiştim ki onu. Kollarının arasına, attığım tek adımda girebilecekken hasret yaşamıştım anneme. Şimdi aylarca görmediğim oluyordu, ama içimdeki yangın bir gram bile alevinden bir şey kaybetmiyordu.

Önce annemi aldı benden, çocukluğumu aldı... Umutlarımı, hayallerimi. Şimdi ise, kalbim ilk defa biri için çırpınırken onu durdurmaya çalışıyor. Kalbimi durdurmaya çalışıyor. Onu da almaya çalışıyor elimden. Açık açık, kalbimi istiyor benden...

Ama bunun canımı daha çok yaktığının da farkında. Çünkü almak istediği şeyleri kaybedeceğimi düşünmek bile yüreğimi kanatıyordu, bunu biliyordu.

Kasvetli RenklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin