26.Bölüm: Düşmek

2.5K 180 94
                                    

26

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

26.Bölüm: Düşmek

Biri yanmışsa diğeri elini bıraktığı içindir...


"Bu hayat bana; İnsanların gülemediği için ağladığını, susamadığı için konuştuğunu, ölemediği için yaşadığını öğretti."

Ben yürümeyi öğrendim ama hala düşmekten korkuyorum. Ayakta kalmak zor geliyor artık. Bütün bunlara dayanmak, hiç yaşanmamış gibi yola devam etmek, engellere rağmen aşmaya çalışmak yorucu geliyor artık. Ama pes etsem, bir ölüden farkım kalmayacak. Biliyorum. Belki de Allah'ın her günü ölmek için yalvaracağım, kendimi, ruhumu, gülüşümü kaybedeceğim. Bir beden yaşayacak bu dünya da ama ruhu olmayacak. Ben bu yüzden korkuyorum işte. Yapamadıklarım yüzünden, yapmak zorunda kalacaklarımdan korkuyorum.

Gerçekten küçük bir kız çocuğunun bedenine hapsolduğumu hissettiğim o dakikalarda bazı şeylerin zorunluluk olduğunu kavradım. Ve asla kurtulmamın mümkün olmadığını.

"Senden nefret ediyorum!" Bunu o kadar içten, o kadar saf bir şekilde söylemiştim ki, bütün hücrelerime kadar hissediyordum.

"Nefrette sevginin bir parçası değil mi zaten, küçük kızım?"

Yüzümü rafa daha çok yaslarken dolan gözlerimi kapattım sıkıca. Bana bunları yaşattığı için hiçbir zaman affetmeyecektim. Her ne olursa olsun!

"Bırak beni!" Sesimi her ne kadar güçlü tutmaya çalışsam da ağlamaklı tınısı gücümü tüketiyordu sanki.

Eline dolandığı saçlarıma daha fazla asılırken bir kez daha bağırdım. "Çek o pis ellerini üzerimden!"

Gözlerimin önünden küçüklüğüm bir türlü gitmiyordu. Ağlayan sesi kulaklarıma, denizin karaya vurması gibi çarpıyor, alaşağı ediyordu beni. "Anne!" diye bağırıyordu. "Kurtar beni!" Ama sesini duyan odasının duvarlarından başka hiçbir şey olmuyordu. Her geçen saniye korkudan bayılacak gibi oluyor ama yine de bu zulme katlanmaya çalışıyordu. Korkuyordu ama dayanıyordu...

"Korkuyor musun?" diye tısladı kulağımın dibinde. "Babandan korkuyor musun!?"

Aniden bağırışı yerimde zıplamama neden olurken başımı rafa sertçe bastırmaya devam etti. Titreyen çenemi her kaldırmaya çalışımda daha fazla bastırdı. Ona baş kaldırmama dayanamıyordu. Kabullenemiyordu.

"Bırak beni!" diye bütün gücümle bağırmaya çalıştığımda başını telaşla kapıya doğru çevirdi. Biri duyacak diye ödü kopuyordu.

"Sen istesende istemesende benim kızımsın!" Saç diplerim ani çekişiyle yanarken burnumu çektim. "Bu lanet başını her kaldırışında ezmeye devam edeceğim."

Belki evdeki çalışanlardan biri duyar diye bir kez daha bağırdım ama ne bir ses ne de bir seda vardı evde. Ölüm sessizliğini bölen onun iğrenç nefesleriydi.

Kasvetli RenklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin