40.Bölüm: Kavuşmanın Ayrılığı

2.2K 133 130
                                    

Şarkı: Ferda Anıl Yarkın - Sonuna Kadar (Aynı şarkıyı Şebnem Keskin'den dinlemenizi öneririm.)

Satır içi yorumlarınızı bırakmayı ve duyurular için takip etmeyi unutmayın.

Satır içi yorumlarınızı bırakmayı ve duyurular için takip etmeyi unutmayın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

40.Bölüm: Kavuşmanın Ayrılığı

*Başına yıkılan dünyaydı deseler inanırdım...*

Her bir adım atışımda sanki biraz daha uzaklaşıyordum geçmişimden. Bu hissi veren şey, beni yıllar önce terk etmiş olan, geçmişimde var olmayan babamın yanına gidiyor olmam mıydı, yoksa elimi tutan sevdiğim adamla beraber geçmişimi tamamen silip hayatıma devam edecek olmam mıydı bilmiyorum.

Belki de her ikisi de değil...

Ne olacağıyla, ne konuşacağımızla ilgili zihnimin içinde herhangi bir düşünce izi yoktu. Sadece fazlaca heyecanlıydım, endişeliydim, paniktim. Asansörden inip teras katına çıkana kadar heyecanla atan kalbimi susturmaya çalıştım. Sanki hayatımla ilgili önemli bir kararı verecek olan bir sınava girecektim ve o sınavdan geçerli not alamama telaşı vardı içimde.

Fark etmeden Yağız'ın elini daha sıkı tutarken asansör kapıları açıldı ve biz malum kata giriş yaptık. Karşımızdaki kocaman camlara doğru ilerlemeye devam edecektim ki elimi tutan el beni durdurdu ve kendine doğru çekti.

İki elimi birden avucu arasına alırken diğer elini yanağıma yerleştirdi. Derin bir nefes alarak başımı Yağız'ın eline doğru bastırmak istedim. Bedenimden küçük bir titreme geçti.

"Ellerin buz gibi..." diye söylendi. "Gözlerini kapat, derin bir nefes al ve sakinleş. Aksi takdirde eve geri döneceğiz." Dediğini yaparak gözlerimi kapattım, derin bir nefesi burnumdan içeriye doğru çektim, ardından aralık dudaklarımın arasından ciğerlerime hapsettiğim nefesi serbest bıraktım.

Heyecanımdan ve endişemden dolayı buz kesen parmaklarımda sıcak dudaklarını hissettiğimde nefesimi tutarak hızla gözlerimi açtım.

"Sen böyle yapınca daha çok heyecan yapıyorum," diye mırıldandım ağzımın içinde. Haklıydım, çünkü öyleydi. Tamam, üzerimde yüksek dozda heyecan ve tedirginlik olabilirdi; bunların hepsinin sebebi hayatımda daha önce bir kez bile görmediğim babam olduğunu söyleyen adam da olabilirdi. Ama bütün bu heyecanımın yanı sıra hala kalbim göğüs kafesimin içinde Yağız'ın adını haykırıyordu ve o bana böyle davrandıkça karnımda oluşan sızılara kendimi çok çabuk kaptırıyordum.

"Aynı heyecan mı?" diye konuştu kısık bir ses tonuyla. Yüzü yüzümün oldukça yakınındaydı ve nefesimi tutmaktan ciğerlerim yanmıştı. Her yakınlaşmamız da bir ilkmişçesine heyecanlanmak zorunda mıydım? Her seferinde aklım başımdan uçup, her şeyi bir kenara bırakıp ona kapılmak zorunda mıydım?

"Ayrı heyecan," Mırıltım ona ulaştı mı emin değildim. "Bu daha farklı..."

Söylediğim şey onu tatmin etmekten çok gözlerine bendeki hislerin aynısının yerleşmesine sebep olmuştu. Kahve gözleri yüzümde dolaşıp dudaklarımda durduğunda iç çeker gibi konuştu. "Asansöre bi' girsek mi?"

Kasvetli RenklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin