"Tanrılar aşkına Sofi, sen delirdin mi?"
Annemin bağırmasıyla eşyalarımı toplamayı bıraktım. Ona baktığımda sanki kalmam için yalvarıyordu ama ben bu cehennemden çok sıkılmıştım ve artık intikamımı almaya başlamak istiyordum.
"Anne alt tarafı kampa gideceğim."
"Birtanem biliyorum 19 yıldır buradasın, buradayım artık sıkıldın, yaşamak istiyorsun. Biliyorum, onu da görmek istiyorsun ama oraya Hades'in kızı olarak gideceksin, onun değil."
"Anne ben zaten Hades'in kızıyım aksini kimse söyleyemez. Oraya gideceğim kutlamalarda bulunacağım, boy gösterip geri geleceğim."
Tamam bu kısmen doğruydu oraya gerçekten Hades'in kızı olarak gidecek ve boy gösterecektim ama geri gelmeyi hiç düşünmüyordum. Artık birilerinin benim kim olduğumu neler yapabileceğimi bilmesini istiyordum. Annemin çektiği acıların hesabını sormak istiyordum. Onun karşısına geçip yüzüne tükürmek istiyordum.
Tabi bunu yaparsam sabaha canlı çıkamazdım.
"İlaveten sanki benim isteğime bağlı gibi konuşuyorsun anne. Hades ile bir anlaşma yaptık hatırlıyor musun? O kendine düşen kısmı 19 yıldır yapıyor ben de bir yerden başlamak zorundayım."
"Kesinlikle haklısın."
Gelen ses ile ikimiz de kapıya döndük. Persephone tüm asaletiyle dikiliyordu. Ben neden bu kadar zarif olduğunu düşünürken yavaş adımlarla yanıma gelip avcumu açtı elindeki kıvılcımlar elime süzülüp siyah bir taş haline geldi. Minik hediyesini bavula koydum. 'Bu ne?' 'Ne zaman kullanacağım?' gibi soruları sormadım çünkü o ve hediyeleri hep tam vaktinde, en çok ihtiyacın olduğu anda gelirlerdi.
"Sonunda dışarı çıkma vaktin geldigine inanamıyorum küçügüm, bizimkiler senin aslında kim olduğunu anladıklarında çıldıracaklar."
Bana gururla bakan kadının dediğinden sonra zevkle güldüm.
"Onları çıldırmanın ötesine götüreceğim"
Ellerini omuzlarıma koydu. Bu kadın benim ikinci annem gibiydi. 8 yaşımda öğrendiğim gerçek kişiliğimi en derine gömmeme yardım etmiş, beni yaratan ve bu hale getiren üç öğretmenimden biri olmuştu. Ne diyeceğini adım gibi biliyordum. Sabırlı ve dikkatli olmamı isteyecekti. 12 Olimposlunun dalga geçilecek yanları yoktu o da bunun farkındaydı.
"Seni yıllardır eğitiyoruz Sofi. Ne yapman gerektiğini biliyorsun. Her açıdan hazırsın ama yukarısı beklediğin gibi olmayabilir. O, beklediğin gibi karşılamayabilir. Her ne kadar Olimpos'un en ihtişamlı tapınağında doğmuş da olsan Yeraltı Dünyası senin evin bunu unutma."
Başımı sallamakla yetindim. Gözümü açıp kapayıncaya gitmişti. Eh bizde buna alışmıştık zaten. Eşyalarımı hızla toplarken annemin tek yaptığı izlemekti. Sonunda işim bitti ve ona döndüm. Tüm bu saçmalıklar bir yana annem, benim tek hazinemdi. Sahip olduğum her şeydi. Hep yaptığım gibi başımı göğsüne gömdüğümde konuşmaya başladı.
"Sofi yukarıda olacak hiçbir şey, yapacağın hiçbir şey, alacagın hiçbir intikam canından önemli değil birtanem. Sen buraya aitsin. Bana aitsin. Seni her şeyden çok seviyorum. Lütfen kendine çok dikkat et."
Ona daha sıkı sarıldığımda, bir süre sonra titreyen yer ile ayrıldık. Bu Hades geldi ve gitmek için beni bekliyor demekti. Çantayı alıp 'babamın' yanına gittim. Tabi bu kelimeyi asla sesli söylememiştim. Hades'le bana nutuk çektiği zamanlar dışında hiç konuşmazdık. O da benim gibi soğuk biri olduğundan hiç sorun değildi. Ona minnettardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Princess Of The Hell *Yunan Mitolojisi*
FanfictionBen Sofi. Yeraltının prensesi, Hades'in kızıyım. Yani bir zamanlar öyleydim. Kimi kandırıyorum ki Hiç olmadım. Ben Sofi. Gökyüzünün prensesi, Zeus'un kızıyım. Yani öyle olmam gerekiyordu. Kimi kandırıyorum ki Hiç olamayacağım. Fantastik #1 Yunanmi...