~Sofi~
Önünde durduğum kapıyı açmaya yeltendiğimde kendimde elimi kapının kulpuna götürecek güç olmadığını fark ettim ve zaten bunun kötü bir fikir olduğunu bildiğimden dinlenebileceğim diğer ve tek seçenek için yola koyuldum.
Kulübemden resmen kaçışımın ardından nerede yalnız kalırım bulmak için kamptaki çoğu yeri gezmiştim. En az bir buçuk saat kadar sadece yürümüş ama asla uçurum veya göl kenarı gibi boş ve kafa dinleyeceğim bir yer bulamamıştım. Ayrıca tıpkı turnuva zamanı tanrıların kuşlar formunda bizi izlediği gibi bir kartalın sürekli üstümden uçuşunu fark etmiş ve Zeus o laflardan sonra beni nasıl rahat bırakmıyor diye şaşırmıştım.
Sonuç olarak ben de hem annem hem Luke hem de Zeus'un olmayacağına emin olduğum tek yere, Yeraltı'na gelmiştim ve şimdi, annemin giremediğim odasının önünden ayrılmış, Will'in odasına doğru yürüyordum. Büyük ihtimalle oda boş olacaktı ve zaten bu olanların üstüne onu görmek iyi mi gelir, başka bir psikolojik buhrana mı sebebiyet verirdi, bilemedim.
Siyah, geniş ve yarı loş olan koridorlarda yürürken hayatımda ilk defa Yeraltı'nda bu kadar mutlu ve huzurlu olduğumu fark ettim. Ayrıca buraya ilk defa kendi isteğimle gelmiştim. Fakat şu an burada bulunmanın tek kötü yanı er ya da geç Hades ile karşılaşacak olmamdı.
Yaşanan tartışmadan ve dediklerimden haberi olduğuna şüphem yoktu çünkü 'Yerin kulağı vardır' sözünün sebebi zaten oydu. Onu savunmuş ve onun vermemi isteyebileceği en güzel cevapları vermiştim. Büyük ihtimalle ödüllendirilecektim ama içim hala rahat değildi çünkü annemin ihanetini de öğrenmişti.
Uzun zamandır yaptığım gibi bu, gelecekteki Sofi'nin sorunudur diyerek olabildiğince aklımı dağıtmaya çalıştım.
Kısa bir yürüyüşün ardından tanıdık siyah kapı görüş alanıma girince aynı anda o odanın içinde yaşanmış birkaç güzel anıyı da hatırladım. İstemsiz bir şekilde dudaklarım kıvrılınca emin olmuştum ki dünyanın en kötü ruh halinde olsam bile Will'in varlığı beni asla üzemezdi.
Tabi beni o en kötü ruh haline bir iki kelime ederek rahatça sokabileceğine takılmadım.
Kapının önünde durdum. Bir an tereddüt etsem bile burun kemerimi sıkarak gözlerimi ovdum ve kaçmaya fırsat bırakmadan kapıyı açıp kendimi içeri attım.
Geniş, sade ve siyah odaya kısaca bir göz gezdirdim ama ben farkında olmadan onun kokusunu arayan burnum hüsrana uğramıştı. Sanki dekore edildiğinden beri içeri girmiş tek insan benmişçesine temiz bir haldeydi. Uzun zamandır buralara uğramadığı belliydi ama halbuki ben büyürken buraya on sefer gelmişsem en az beşinde onu burada yakalardım.
Dışarıda ne haltlar yediğini bilmemenin verdiği rahatsızlık ile odadaki tek tük eşyadan biri olan yatağa ilerledim ve hep onun yattığı sağ tarafa yatıp yorganı, hava sıcak olmasa bile sadece başım açıkta kalacak kadar çektim. İsterse cehennem ateşi içimde yansın, yorgana sarılarak uyumanın verdiği zevk, çoğu şeyde yoktu.
Yaptığım yürüyüşten yorgun düşen bedenim, zaten yerle bir olmuş zihnimle birleşti ve çok uğraşmadan, sadece birkaç saniye içinde, dünyadaki belki de en rahat yatak üstünde uykuya dalmamı sağladı.
~Will~
Şapkamı biraz daha indirdim ve gizlendiğim yere biraz daha sindim. Bulunduğum yerden son derece net görünen grup, alacaklarını alıp medyumun dükkânından ayrıldılar ve kendilerini New York'un kalabalık sokaklarına attılar.
Normal biri olsa dışarı çıktıkları an onları kaybederdi ama son derece keskin gözlerim sayesinde hiç zorlanmadan adımlarını takip ediyor ve uzaktan onları izliyordum. Aralarında fısır fısır bir şey konuştular ve saniyeler içinde ara sokaklardan birine gireceklerini anladığımda, görüş açımdan çıkacaklarını bildiğimden gizlendiğim kuytudan çıkıp hızla peşlerine takıldım ama beni asla fark etmeyeceklerinden de emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Princess Of The Hell *Yunan Mitolojisi*
FanfictionBen Sofi. Yeraltının prensesi, Hades'in kızıyım. Yani bir zamanlar öyleydim. Kimi kandırıyorum ki Hiç olmadım. Ben Sofi. Gökyüzünün prensesi, Zeus'un kızıyım. Yani öyle olmam gerekiyordu. Kimi kandırıyorum ki Hiç olamayacağım. Fantastik #1 Yunanmi...