Bir saat önce
~Kamp~
Gelişleriyle odaya yayılan berrak ışık saniyeler sonra yok olup, ölümlülerin rahat bir nefes almasını sağlamıştı. Melezler gözlerini açıp büyük masaya baktıklarında ebeveynlerinin her zamanki ihtişamlarıyla oturduklarını görmüşlerdi. Kimi sevinmiş kim sinirlenmişti. Luke babasının yüzüne bakmamıştı ama onun bakışlarının kendine değdiğini hissetmişti.
Hera'nın teklifiyle yapılan bu balonun amacı sözde gerginliği unutmaktı. Kampta böyle olaylar hep çıkmazdı ki bu yüzden meclise aynı anda 4 melezin gönderilmesi çok uç bir olaydı.
Tanrılar gözlerini melezlerinde gezdiriyor, içiyor,yiyor, konuşuyor ve eleştiriyorlardı. Biri hariç hepsinin keyfi yerinde gibiydi.
Zeus gelir gelmez hüsrana uğramış ve sinirlenmişti. Neden olduğunu bilmediği bir şekilde genel olarak Hades kızının varlığını hissediyordu. Doğal olarak onu merak ediyordu. Buz mavisi gözleri saniyeler içinde 90 küsür melezi aramış ama aradığını bulamamıştı.
Halbuki daha birkaç saat önce buradaydı. Onu birkaç kere hem hayatındaki en iyi karar hem de en büyük pişmanlığı olarak gördüğü 'şeyin' yanında görmüştü.
Yaşadığı şaşkınlık öfkeye dönmüş, doğanın kudurmasını sağlamıştı. Fakat bu onları ne ayırıyor ne korkutuyordu.
Will..
Onu ismiyle düşünmek ne kadar zordu Zeus için. Bir zamanlar oğlu olarak gördüğü adam kelimenin tam anlamıyla bir canavara dönüşmüştü. Yüzyıllar önce olan ama hala etkisinde olduğu olaylar gözünün önüne gelince pes edermiş gibi yorgun bir nefes döküldü yaşlı tanrının dudaklarından. Önlerindeki tabiri caizse bir tek kendinin eksik olduğu masadaki yiyeceklere baktı ama iştahı kapalıydı.
Ellerinde hissettiği ellerin sahibi yumuşacık sesiyle ona fısıldamıştı. Başını çevirip baktığında olağanüstü güzellikteki karısı Hera ilgiyle yüzüne bakıyor iyi olup olmadığını soruyordu. Onu geçiştiren bir cevap verip başını kaldırdı, belki gelmiştir ve ben kaçırmışımdır diye düşünüp melezleri yine taradı ama Hades kızı tıpkı babası gibi yanlarında değildi.
Hera'nın yanında rahatsız bir şekilde kıpırdandığını hissetti ama hiçbir şey yapmadı. Bozulmuş olmasını umursamadı. Yıllar onlara neler yapmıştı? Ne kadar severek evlenmişlerdi. Araya giren onlarca kadın ve erkek onları ayıramamıştı. İhanetleri birer birer aşmışlardı. Fakat Zeus artık bu eşsiz güzellikteki kadına bakınca sadece anılarında mutlu oluyordu.
Aşkları ölmüştü.
Bu sefer derin bir nefes alıp başını karşısında eğlenen ölümlülerine çevirdi. Kafasını dağıtmak için içmeye devam ederken bir yandan da gelmiş mi diye etrafı kontrol ediyordu.
O dakikalarda Hades kızını arayan tek gözler onunkiler değildi.
Percy ve Luke etraflarına bakıyor ama kızı bir türlü göremiyorlardı. Luke gelmeden önce kulübesine uğramış, boş olduğunu görünce heralde erken çıkmıştır diye düşünüp baloya geçmişti.
Ama kız yoktu.
Percy ise sadece meraktan bakıyordu. İçinde ona karşı alevlenen hislerin sönmesi o kadar hızlı olmuştu ki anlamlandırmakta güçlük çekiyordu. Luke ile diye onu kıskanmayı bırakmıştı. Onu o kadar çok merak etmiyordu ama içinde ona karşı olan sempatiyi söndüremiyor, içten içe Sofi'nin iyiliğini istiyordu.
Nasıl olsa gelince görürüm diyerek kızı aramayı bırakmış arkadaş grubuyla ilgileniyordu.
Luke daha fazla yerinde duramayacağına, bir şeyler yapması gerektiğine karar verip bir hışımla yerinden kalktı. Baştanrı Sofi'nin yanında olma olasılığının en yüksek olduğu kişinin Hermes melezi olduğunu bildiğinden gözlerini çocugun üstüne dikmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Princess Of The Hell *Yunan Mitolojisi*
Fiksi PenggemarBen Sofi. Yeraltının prensesi, Hades'in kızıyım. Yani bir zamanlar öyleydim. Kimi kandırıyorum ki Hiç olmadım. Ben Sofi. Gökyüzünün prensesi, Zeus'un kızıyım. Yani öyle olmam gerekiyordu. Kimi kandırıyorum ki Hiç olamayacağım. Fantastik #1 Yunanmi...