*4*

10.2K 597 86
                                    

"Bu çok zor olmadı mı?"

"Alışıyorsun."

Hâlâ yüzüme inanamazmış gibi bakan çocuğa döndüm.

"Sen yarı tanrı olduğun kadar yarı insansın da. Nasıl gökyüzünü görmeden yıllar geçirirsin, aklım almıyor."

Gozlerimi devirdim.

"Zeus melezi değilim ki ben gökyüzüne ihtiyaç duyayım."

Kendi kendime mırıldandığım şeyi duyduğunu anlasam da daha fazla üstelemedi.

O kız gittiğinden beri orada oturmuş, bir şeyler içiyorduk ve konuşuyorduk.  Onun hakkında bildiklerim taze ve azdı. Adı ve babası haricinde onu daha çok tanımak istedim.

"Senin hikayen ne?"

Kabaca sormuştum ama cevaplayacak olan oydu.

"Gayet normal bir çocukluk geciriyordum 3 yıl öncesine kadar yani. Annem pastacılıkla uğraşmayı çok severdi o gün de malzeme almaya çıkmıştık. Dükkan küçüktü ama ondan yeterince uzaktım. Ne kim olduğumu, ne de neler yapabileceğimi biliyordum. Bir anda camlar tuzla buz oldu, birkaç bağrışma koptu. Koşa koşa yanına gittiğimde annemin baygın bir şekilde bir adamın kucağında yattığını gördüm. Az ötesinde de ne olduğunu bile anlamadığım bir şeyin cesedi. Annemin yara alıp almadığını kontrol ederken adam koluma dokundu başımı kaldırıp gözlerine baktığımda ise.."

Buğulu masmavi gözlerini göğe doğru kaldırıp derin bir nefes aldı.

"Hayatımda hiç bu kadar güvende ve güçlü, hatta tamamlanmış hissetmediğimi fark ettim. Gözlerini anlatacak kelimeleri bulamıyorum. Sadece mavi demek büyük hakaret olurdu. Zeminin titremeye başladığını ve nasıl olduysa kendimi bir anda kucağında bulduğumu hatırlıyorum. Annemi sorduğumda iyi olduğunu söyledi ve gözümü açıp kapamamla kampın kapısında olduğumuzu gördüm. Beni sanki birkaç kitapmışım gibi Kheiron'a teslim etmeden önce kulağıma 'Güvendesin oğlum' demişti"

Çok komikmiş gibi güldü ve gözlerinde hasret ve öfke gördüm.

"Dememiş de olabilir onu o günden sonra bu güne kadar hiç görmedim, annemi görmediğim gibi. Çıkmama izin yok."

Bu sefer şaşkın şaşkın ona bakan ben oldum.

"Cidden seni bur!da zorla mı tutuyorlar? Ve sen de annenden vaz mı geçtin? Hemde bu aptal kamp için?"

Yüzüme bir halttan anladığın yok dermiş gibi baktı.

"Birincisi evet zorla tutuyorlardı ama buraya alıştım. Arkadaşlarımı, odamı, burayı seviyorum. İkincisi annemden asla vazgeçmem. Bir gün buradan çıkıp onu her şeyden korumak için eğitim görüyorum. Üçüncüsü ise bu kamp aptal bir yer değil ve bunu sen de zamanla göreceksin."

Konuşmasında takıldığım tek yer ikinci kısımdı. Bu çocukla hayatlarımız ne kadar farklı da olsa hayat amacımız aynıydı. Annemiz için yaşıyorduk. Vaktinde ikimiz de onu koruyamamıştık ve bunun bir daha olmasına niyetimiz yoktu.

Artık yüzüne nasıl bakıyorsam elini elimin üstüne koydu ve anlayışla gülümsedi. Erkeklerden çabuk etkilenen bir kız olsam, eriyebilirdim ama yüzüne bakmaya devam etmeyi seçtim. Gözleri gerçekten çok güzeldi. Onlarda bana yabancı bir şeyler aradım ama görebildiğim saf öfke, kin ve birikmişlikti.

"Bölmüyorumdur umarım?"

Gelen iğneleyici sesle elektrik çarpmış gibi ayrılıp çocuğa döndük. Şuan ona dokunmuyor olsam da gerildiği yüzünden belliydi. Gelen siyah saçlı ela gözlü ve baya yapılı  çocuğa baktım. Çocuk demeye bin şahitti. Simsiyah dar gömleğinin  gizleyemedigi dövmeli kolları amacını açıkça belli ediyordu. Yüzüme en alaycı ifademi takıp bakışlarımı gözlerine çıkardım.

The Princess Of The Hell    *Yunan Mitolojisi* Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin