*27*

3.9K 300 45
                                    

~Olimpos~

Hera, çok zeki bir kadın olabilirdi ama hırsı ve kibri ağır bastığında, en aptal insanların bile yapmayacağı hatalar yapıyordu.

Zeus'un hafızasını silmek, Alesia'nın yerine geçip kendini Will'e sunmak ve Elena'yı Zeus melezi olarak tanrıların önüne atmak, bunlardan sadece üçüydü.

İlk ikisinden kıl payı kurtulsa da, üçüncüde şansı yaver gitmemişti.

Zeus ise evlatlarını severdi. Onları izler, zor anlarında yardım eder, davalarında haklılarsa sonuna kadar korurdu. Tıpkı Hera'nın da tahmin ettiği gibi bir kızı olduğunu öğrendiğinde, Elena'nın her hareketini izler olmuştu ama yaşlı tanrı, babalık sezgilerinin en ilkel haline sahipti. Kıza ne kadar şans verse, ne kadar denese de, onunla ilgili bir şey içine sinmiyordu.

'Belki annesiyle ilgilidir' diye düşünmüştü ama sorun tam olarak burada başlıyordu.

Bu kızın annesi kimdi?

Hatırlamaya çalışmakla o kadar meşguldü ki, ağacına yapılan saldırıyı hissetmemişti. Ne yaparsa yapsın aklında kadının ne yüzü, ne sesi, ne adı ne de zamanı canlanıyordu. Zeus yüzyıllardır bir sürü kadınla birlikte olsa da, hepsinden mutlaka bir şeyler hatırlardı.

O bir tanrıydı.

Ama Elena, her şeyiyle tam bir gizemdi. Sofi ile ilk karşılaştığı anı gözleriyle görmüştü. Kızın neler dediğini duymuştu. Bunun sebebi rüyasına girmesi değildi -ki öyle bir şey de yapmamıştı- bunun sebebi, o an Hades kızını izliyor oluşuydu. Kampa ilk geldiği andan beri o melezle ilgili bir şeyler hep dikkatini çekmişti. Çoğu zaman kendini onu gözlemlerken bulmuştu. Bunun bir nedeni de kızın yüzüydü. Evet, güzeldi ama neden bu değildi. Kızın yüzü çok..tanıdıktı. Yıllar önce gördüğüne emin olduğu bir çehreden izler taşıyordu.

Ama kim, bilemiyordu.

Zaten bu sıralar hiçbir şey bilemiyordu. Bu yüzden istemeyerek de olsa, kaçamaklarını kendinden daha iyi bilen tek kişiye gitti.

Tanrıların kraliçesine.

Güzel karısına aklındaki soru işaretlerinden dürüstçe bahsetti ve direk sordu. Hera ise ustaca kıvırmış ve konuyu kolaylıkla saptırmıştı.

Zeus, beraber yüzyıllar geçirmenin verdiği tecrübe sayesinde emindi ki karısı, yalan söylüyordu.

Ve o, yalandan nefret ederdi.

Yine de inanmış gibi yaptı ve yalnız kalmak istediğini söyledi. Hera ise genel olarak saf gördüğü ama bazı konularda kendisini bile cebinden çıkarabilecek kadar zeki olan kocasının, kendisine inanmadığından emindi. Dediğini yapıp onu yalnız bıraktı ama uzun bir süre sonra ilk kez, ne yapacağınından emin değildi.

Zeus, kocaman tahtında yalnız kaldıktan sonra sakinleşmek istediğini fark etti ve kendini kampta, Hades melezinin üstünden sessiz sedasız uçan kartal bedeninde buldu. Sofi normalde çok zeki bir kızdı ama bir kuş tarafından uzun süredir takip edildiğinden habersizdi. Usulca kulübesinin penceresine kondu ve yatağında uyuyan kızı izlemeye başladı.

Tanıdık yüz hatları o kadar ilgi çekiciydi ki... Acaba kızdan ailesindeki kadınların fotoğrafını istese getirir miydi?

O bunları düşünürken Sofi yerinden doğruldu. Normal bir insana göre çok hızlıydı ve sırtının acıması gerekiyordu ama onun yüzünde mimik bile oynamamıştı.
Ruhsuz gibiydi ya da bilinci daha açılmamıştı.

Ne giydiğine bakmadan, hatta saçını yüzünden bile çekmeden yataktan çıkmış, kapısını açık bırakarak kulübeden ayrılmıştı. Gitmesi gereken yer önemli tek şeymiş gibi davranıyordu. Zeus bir şeylerin normal olmadığını bildiğinden oluşturduğu hafif rüzgarı kapıyı kapatacak şekilde estirdi ve kızın peşinden uçmaya başladı.

The Princess Of The Hell    *Yunan Mitolojisi* Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin