*19*

5.2K 320 18
                                    

"Clarisse eğil!"

Sesimi duyar duymaz eğildi. Arkadan saldırmaya çalışan Hermes melezi onu uyarmam sayesinde boşa hamle yapmıştı. Clarisse bunu kullandı. Çocuğun koluna yapıştı ve onu yere çekip üstüne çıktı. Sağ omzunda duran mor bayrak, vücudundan ayrılırsa kaybetti demekti. Clarisse hala kendindeki çocuğu birkaç sert yumrukla sersemletti ve bayrağı alıp yere attı.

Kaybettiği için morali bozulan çocuk hareketsiz kaldı ve elleriyle yüzünü ovmaya başladı. Clarisse ise hemen üstünden kalkıp yanıma koşmuştu. Yüzündeki gülümsemeyi birazdan solduracaktım çünkü gittikçe iyileşiyordu ama hala olması gerektiği kadar iyi değildi.

"Nasıldı?"

Beklentiyle sormuştu.

"Daha iyi olacaksın."

Başını aşağı yukarı salladı. Tatmin olmamıştı.

"Emma'yı çağır."

Onaylayan mırıltılar çıkardı. Ama ben Clarisse'in uzaklaşan adım seslerini duyduğumda onlara daha çabuk neler öğretebileceğim düşünüyordum.

1 hafta önce Zeus beni kampa bıraktığında Clarisse ve Emma ikilisine yakalanmış, soru yağmuruna tutulmuştum ama sabırla onları dinlemiş ve ilerleyen saatlere kadar sohbet etmiştik. İkisi aslında eğlenceli ve iyi insanlardı. Tam uyumaya gideceğim sırada Luke ve Leo da bize katılmış, başta soğuk kalsam da zamanla onlara da ısınmıştım.

Ertesi günlerde kızlar her sabah kapımda bitmiş ve günün sonunu neredeyse hep beş kişi getirmiştik. Yapım gereği garip grubumuzun liderliğine soyunmuştum, onlar da hemen kabullenmişti. Bir araya geldiğimizde çıkan Leo ve Clarisse tartışmalarında haklı olduğundan sanırım kanım Leo'ya kaynamış, yıldızlarımız barışmıştı. Hepsiyle iyi anlaşsam da yaş olarak bizden büyük olan Leo fikirleri benim için önemli biri haline gelmişti. Onu birkaç kez teste sokmuş, gerçek olmayan ve anlatmadan zor duracağı şeyler söylemiştim ama kimseyle paylaşmamıştı. Biz de beyaz sayfa açmıştık.

Ayrıca zamanla neler yapabildiğimi gördüğünden bana karşı kibrinden eser kalmamıştı.

Luke ile aramızdakiler her zamanki gibiydi. Bazen atışıyor bazen kızların değimiyle flörtleşiyorduk. Genel olarak iyiydik. Beni gözetlerken onu yakaladığımda fark ettiğim bir şeyler saklar hali hala aynıydı. İçten içe onu kemiriyor ama inatla ağzını açmıyordu. Ne zaman yakınlaşacak gibi olsak suçlu bakışlarını gizleyemiyordu. Bu yüzden ona bir şey çaktırmıyor ama önemli şeyleri o değil Leo ile paylaşıyordum.

Emma tam bir kitap kurduydu. Tanrılar ve yaratıklarla ilgili neredeyse her şeyi ben de biliyordum ama o kalkan ve kılıçtan çok kitaplara gömülmüştü ve onlarla ilgili bilmediği hiçbir şey yoktu. Bazen aşırı saflaşıp sinirimi bozsa da gaza gelince çok cesur ve sadık biriydi ki ayrıca güzelliği sayesinde kamptaki erkeklerin yarısı ona ilgiliydi.

Bu bir gün kesin işimize yarardı.

Clarisse tam bir askerdi. Gerekli olan her şeye sahipti ama tek kötü yani babasından çok korkuyor, hareket ederken iki kere düşünüyordu. Bana en çok benzeyen oydu ve içlerinde  bendeki en farklı yere o sahipti.

Hepsiyle kulübelerimiz yakındı ve gece ayrılmaya başladığımızda en son o gider, sadece ikimiz konuşurduk. Hiçbirine gerçek hikayemi anlatmasam da cehennemdeki hayatım hakkında en çok bilgiye o sahipti.

Buraya arkadaş yapmak için gelmemiştim ama tek başıma olmaktan kesinlikle daha iyiydi. Onların dostundan çok komutanları gibiydim ama pek şikayetçi degillerdi. Zaten olsalar da bir şey değiştirmezdi.

The Princess Of The Hell    *Yunan Mitolojisi* Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin