~Sofi~
Siyah botlarıyla yerdeki kıyafetlerimi iteklediğinde yüzüne yolladığım sinirli ifademe yan gözle bakıp hafif bir tebessüm etti. Tabiki dudaklarını bulmuş gülümseme saniyelik sürse bile kalbimin deli gibi atması bir saniye sürmemişti ne yazık ki.
Gözlerinin içine bakıp güzel yüzünde bir ifade, en ufak bir düşünce, bir duygu aradım ama beş dakikadır odamı inceleyen Will'in suratı dümdüzdü. Daha önce defalarca yaptığı gibi yatağımın üzerinde duran ve "Rufina için" yazan notu tekrar eline aldı ve sanki bir şeyler kaçırmak istemiyor veya ne aradığını biliyormuş gibi kıvrık kirpiklerinin altında kalan siyah gözleriyle kağıdı inceledi ama sonuç hüsran olmuş olacak ki notu fırlattı ve dudağını hafifçe dişleyip bana döndü.
Dakikalardır yüzünde ilk defa bir duygu gördüğümden ve bu duygu da öfke olduğundan bana makul bir açıklama yapmadan onu buradan yollamayacaktım. Yaslandığım duvardan ayrılıp ona doğru yaklaştım ve karşısında durup dik dik gözlerinin içine bakmaya başladım.
"Ne oldu beni mi özledin?"
"Yemezler, Will. Açıklama istiyorum."
Siyah deri ceketini beni gıcık etmek için özellikle yavaşça çıkarıp yatağa attı ve ince kazağının kollarını sıyırıp kollarını göğsünde birleştirdi ve aynı benim gibi ciddiyetini takınıp yüzüme bakmaya başladı.
"Özür dilerim, prenses ama bu rezilliğin benlik bir durum olduğunu sanmıyorum. Kamptan birinin sinirini bozmuşsundur."
"Sana defalarca söyledim. Rufina diye birini tanımıyorum."
"Senin onu tanıman önemli değil. Onun seni tanıması önemli."
Dediğinin doğruluğunu sadece bir saniye düşünüp savunmama devam ettim.
"Kampta Rufina diye biri yok."
Tek kaşını yavaşça kaldırıp gözlerimin en içine bakmaya başladı.
"Emin misin?"
Tereddütle acaba emin miyim diye düşünmeye başladığım an, ne yapmaya çalıştığını anladım. Onu yıllardır tanıdığım için bu taktiğini de biliyordum. Will, her savaşın kafada başlayıp kafada bittiğine inanırdı. Fiziksel gücü ne kadar fazla olursa olsun, o, insanların zihinleriyle adeta bir oyuncak gibi oynamayı, onları manipüle etmeyi çok severdi. Ne yazık ki bu özelliklerini Athena'dan almıştı.
Beni kendimden şüphe ettirmesine izin vermeden emin olduğumu, Rufina diye biriyle ne daha önce tanıştığımı ne de öyle birinin varlığını duyduğumu düşündüm.
"Sakin ol, Sofi. Sadece bir soruydu."
Son zamanlarda sürekli zihnimi okuyor oluşu sinir bozucu olmaya başlamıştı ama belki de zihnimi okumayı hiç bırakmamıştı, sadece bana etkisini yeni yeni hissettiriyordu.
Emin olamazdım.
Konu o iken hiçbir şeyden emin olamazdım.
Bu konuyu daha fazla uzatmamak için aklımı en çok meşgul eden soruyu sordum.
"Neden bu işle ilgili bir şeyler bildiğini düşünüyorum Will?"
"Bilmiyorum, prenses. Fakat öğreneceğim. Kalbimi kırıyorsun."
Bir şey söylemedim çünkü onun kırılacak bir kalbi yoktu.
Yavaşça arkamı döndüm. Her tarafa fırlatılmış eşyaları toplamak gözüme o kadar zor geldi ki bir ara her şeyi bırakıp Yeraltına geri dönmeyi bile düşündüm. Fakat tabiki de bunun olma ihtimali bile olmadığı için her ne kadar istemesem de eşyaları toplamaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Princess Of The Hell *Yunan Mitolojisi*
FanfictionBen Sofi. Yeraltının prensesi, Hades'in kızıyım. Yani bir zamanlar öyleydim. Kimi kandırıyorum ki Hiç olmadım. Ben Sofi. Gökyüzünün prensesi, Zeus'un kızıyım. Yani öyle olmam gerekiyordu. Kimi kandırıyorum ki Hiç olamayacağım. Fantastik #1 Yunanmi...