Hayat (27.bölüm)

345 17 3
                                    

4 gibiydi saat,Laura uyanmıştı. Belinde Ross'un eli vardı ve gözleri kapalıydı. Laura ona baktı, çok tatlıydı. O sarı saçları gözünün üstüne düşmüştü. Yavaşça geriye doğru attı ve onu uyandırmamaya özen göstererek yerinden kalktı ve dışarı çıktı. Uykusu kaçmıştı çoktan. O kocaman yapıta bakıyordu, ışıklandırmalar ile çok güzel gözüküyordu. (internetten bakabilirsiniz)

-Hey,dedi kısık bir ses.

-Aa, a Ross. Burada ne yapıyorsun?

-Sevinmedin mi?

-Ne alâkâ, uyuyordun.

-Hayır,sadece numara yapıyordum,dedi numara kısmını kulağına fısıldayarak söylemişti. Laura gülmüştü.

-Noel'de burada mısınız?

-Sanırım hayır.

-Ne yani? Noel'de burada değil misiniz?

-Üzgünüm bebeğim. Ama ertesi gün burdayız.

-Yani Noel günü yolda olacaksın?

-Evet, ama seni çok seviyorum. Tamam mı?

-Tamam. Ben de seni çok seviyorum, dedi Laura ve ona sarıldı. Sıkıca sardı onu. Ross da onu sıkıca sarmaladı. Kokusunu içine çekti, nasılsa bugün geri gideceklerdi. Geriye sadece 4 saatleri kalmıştı.

-Ne yapmak istersin?

-Sadece seni öpmek diyebilir miyim?

-Diyebilirsin,dedi Laura ve parmak uçlarına kalktı. Ross onu belinden kavradı, kendine doğru yükseltti ve dudaklarına yapıştı. Deli gibi öpüşüyorlardı. Arada bir gülümsüyorlardı bunu fark etmemek mümkün değildi, bir de onların birbirine olan aşklarını fark etmemek için gerizekâlı ya da onları kıskanmanız gerekirdi. Onlardaki aşk başkaydı, şuan sanki peri masalıydı. Prenses hastaydı ama mutluydu, şovalye uzaktaydı, geziyordu. Peri masalı bu mu ki? Yoksa onların farklı bir peri masalı mı? Gerçek, üzücü, umutlu, hayal kırıklığı olan bir peri masalı. Belki bu peri masalı değildi ama masaldı, değil mi? Masallar mutlu sonla biterdi, veya öyle kodlanmıştı beynimize. Oysa zorunlu değildi. Romanlar, hikayeler ve masallar da kötü bitebilirdi. Mesela John Green bize bunu kanıtlamıştı. Haklıydı, mutlu son illa ki şart değildi. Raura'ya gelecek olursak, artık Ross, Laura'yı kollarına almıştı ve koca yapıta bakıyorlardı.

                                          **************

"Sevgili Günlük,

Artık gidiyoruz, New York'a gidiyoruz. Ross'suz 52 gün daha geçecek ama nasıl?! Onsuz olmayı beceremiyorken nasıl olacak da bir sonsuz geçecek? Ama dayanmak bu ya, sabretmek. Aşık olursun ve gerisi gelir. Tıpkı akarsu gibi, yolunu kendi bulur. Ama mutlu olmayı hâlâ bulamadım, tamam Ross ile birlikteyken mutluyum ama ben o mutluluktan bahsetmiyorum, o mutluluğun arkasında üzüntü yatıyor. Değil mi?"

-Hey, Laura.

-Ha? Efendim abla?

-Kalktık, bulutları seyretmeyi seversin. Haber vereyim dedim.

-Teşekkür ederim,dedi Laura ve bulutları izlemeye başladı. Gerçekten çok güzellerdi. Hayat gibiydiler, farklı şekillerde, farklı boyutlarda ve farklı uzaklıktalardı.

"Sonunda eve gelebildik!"dedi Vanessa. Laura, yatağına uzandı. Şarkı dinlerken uyuyakalmıştı.

                        -----

Kısaydı ama iyi miydi bilmiyorum,bazen ilhamlar filan kaçıyor anca bu kadar oluyor. Aynı Yıldızın Altında'ya giden varsa bilir neden bahsettiğimi. Neyse yb biraz gecikir ama uzun olur. Siz harikasınız...

GÜZEL AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin