NE! (Bölüm 52)

213 12 12
                                    

  Ross, yoğun bakım odasında değildi artık. Onun iyi olduğuna karar verip normal odaya almışlardı.

   Riker, Ross'un yatağının yanındaki sandalyede oturuyordu.Aslında Rydel yanına girmek için yalvarmıştı ama Ell onu ikna etmişti. Her şeyi Riker'ın anlatması en iyisiydi.Yani o an en mantıklısı buymuş gibiydi.

  Şimdi ise Riker, küçük kardeşinin meraklı ve delici bakışları üstündeyken nasıl anlatacaktı? Tüm o iki yıl boyunca bu anı düşünmüştü ve şimdi ne diyeceğini bilmiyordu. "Anlatsana abi, nasıl anlatacağın umrumda değil! Yeter ki şu olaylara bir açıklık getir." dedi Ross.

  Ross, ciddi anlamda merak ediyordu. Burada ne işi vardı? Laura neredeydi? Neden uyandığında bir yoğun bakım ünitesindeydi? Nasıl bir anda Amerika'da uyanmıştı? Riker ve diğerleri ondan ne saklıyordu? Tüm bu soruların cevapları Riker'da olduğundan beklentiyle ona bakıyordu.

  "Bak," dedi Riker. "Olaylar çok karışık, nasıl anlatacağımı bilmiyorum ama en azından deneyeceğim.

      "Bundan tam iki yıl önce,her şey o zaman başladı. O gün evden bir hışımla çıktın, kimse ne olduğunu anlamamıştı. Çok sinirliydin, birşey de diyememiştik. Ryland, Ashley ile buluşmaya gideceğini söylemişti oysa. Sen onu seviyordun Ross, ne oldu da onunla buluşmaya giderken o kadar sinirliydin?"

  Ross, kendisine yöneltilen soruyu düşündü, Ashley kimdi? Ayrıca o kimse onu sevmiyordu, o Laura'ya aşıktı. Ayrıca Riker'ın anlttığı gün... O günü hatırlamıyordu, ne zaman yaşamıştı o günü?

    Riker'a baktı. beklentiyle ona bakan abisine baktı. " Ben bilmiyorum." dedi. "Ben, hiçbir şey hatırlamıyorum." Riker anlayışla başını salladı ve devam etti.

  "Doktorlar hafıza kaybı olabileceğini söylemişti. Neyse, Ashley senin sevgilin-di. Emin değilim. Geri dönersek, o gün sen evden çıktıktan bir ya da iki saat sonra beni aradın. Yani senin telefonundan başkası aradı. Bir kızdı. Ve adı Laura." dediğinde Ross bir an umutlandı, Laura en azından gerçek biriydi. "Seni yerde baygın yatarken bulduğunu ve hastaneye götürdüğünü durumunun ise kritik olduğunu söyledi. Kalbin çok yavaş atıyormuş, son arananlarda da benim adımı görüp beni aramış. Ben de seni getirdiği hastaneye, buraya geldim. Sanırım üç ay, üç ay senin yoğun bakımda olduğunu bizimkilerden saklayabildim. Nasıl yaptım dersen, bir arkadaşına yatılı kalmaya gittiğini söyledim. Fransa'ya, eşyalarını da kargo ile göndereceğimi filan. Inandılar. Garip ama iyi bir durumdu. Her gün seni ziyarete geldim ama şüphelenmemeleri için yanında kalamadım ama yalnız değildin. Seni buraya getiren kız,Laura yanında kaldı. Ona, buna gerek olmadığını, evine gidebileceğini söyledim. Kabul etmedi, seni, kendisinin bulduğunu ve iyi olduğunu bilene kadar gitmeyeceğini söyledi. Önce, sana çarpanın onun olduğunu düşündüm ama onu tanıdıkça ve konuştukça öyle olmadığını anladım. Sana çarpan adam kaçmış, polis her yerde onu arıyor. Laura ise seni öyle görünce yardım etmiş. Şimdi düşünüyorum da Laura ne kadar iyi bir kızmış. Neyse işte, senin yoğun bakımda olduğunu saklarken hep o yanında durdu, sadece o da değil, ablası Vanessa ve Bay ve Bayan Marano da destek oldular.

  "Sonunda senin durumunu öğrendiklerinde düşündüğüm kadar kötü karşılamadılar, daha kötüydü. Annem fenalaştı, Rydel krize girdi, bizim erkekler bir hafta filan şokta kaldı, babamı uçuşunu iptal etmemesi için ikna ettik. Benden çok Laura'nın yardımı dokundu, insanları sakinleştirebilmek adına özel bir gücü var sanırım. Işte iki yıl böyle geçti. Ve bu iki yıp içinde biz bile umudumuzu kaybetmişken bir tek Laura inanıyordu uyanacağına. Ve dediği gibi uyandın." Sonunda Riker bitirmiş ve rahatlamıştı.

Ross ise mutluydu, evet belki daha yeni ölümden dönmüştü ama mutluluğu tarif edilmezdi. Öncelikle Laura gerçekti, (yoğun bakımdayken uydurduğu bir kahraman değildi) ve onun öleceğine inanmamıştı.

  "Vanessa ile aran nasıl?" dedi Ross. Kendi hayal dünyasında çıkıyorlardı. Riker hafif de olsa kızardı. Ross ilk defa abisini böyle görüyordu. "Emin değilim." dedi Riker, sesinden taviz vermemişti. "Ona aşığım ama o beni nasıl görüyor bilmiyorum." Ross hafifçe gülümsedi. "Laura ile görüşebilir miyim? Ona teşekkür etmek istiyorum." dedi en sonunda Ross. Riker başını olumlu anlamda hafif bir şekilde salladı ve odadan çıktı.

  Ross,aptal gibi dans etmemek için kendini zor tutuyordu. Ama aklında bazı sorular vardı. Nasıl iki yıl boyunca komada kalmıştı ve neden kendine hayal olan bir dünya kurmuştu? Bu soruların cevabını verebilen olmayacaktı galiba.

Üç dakika sonra kapı açıldı ve içeri, tıpkı hayal dünyasındaki kadar güzel olan Laura girdi. Saçlarını dağınık topuz yapmıştı ve gözlerine göz kalemi çekmişti. Ross o zaman anladı: Laura'nın gözleri kahverengiydi. Hem de en güzel tonundan. Üstüne mavi bir kazak, altına da siyah bir kot giymişti. Yüzünde o utangaç gülümsemesi vardı. "Beni çağırmışsın, bir sorun mu var?" dedi. Ross, istemsiz bir şekilde gülümsedi. Şu an ne kadar güzel göründüğünün farkında mıydı? Yattığı yatakta doğruldu, bu biraz canını yaksa da önemsemedi. Şu an yanında hayatının aşkı vardı. "Gel," dedi Ross, Laura'nın endişeli bakışlarına aldırmadan. Laura, yatağın yanındaki sandalyeye oturdu. Bu haliyle, (utangaç, endişeli ve bu derece güzel) Ross onu öpmemek için zor tutuyordu kendini. "Ben teşekkür ederim, Laura. Orada beni ölüme de terk edebilirdin ve iki yıl boyunca beni beklemezdin ama sen bunları yapmadın. Beni hastaneye getirdin ve abim yanımda yokken sen yanımda oldun. Laura, ben bunlar için sana teşekkür ederim." dedi. Hepsini neden tek nefeste söylemişti ki?

  Laura'ya baktı. Çok güzeldi, ona aşık olduğunu söyleyip her şeyi batırmayacaktı. Elini uzattı. "Arkadaş olabiliriz değil mi?" dedi. Laura başını hafifçe sallayıp elini sıktı. "Tabii," dedi. Ross dayanamadı ve ona sarıldı. Kısa bir sarılmaydı. Geri çekildiğinde ikisi de gülümsüyordu. "Arkadaşça," dediler aynı anda. Ross'un gülümsemesi biraz donuklaştı ama belli etmedi. "Arkadaşça," diye tekrar etti.

   Laura gitmişti ve Ross'un yanına Rydel gelmişti. Rydel, kardeşine öyle bir sarılmıştı ki Ross'un kemikleri kırılacak gibi olmuştu. Geri çekildiğinde şebek gibi gülümsüyordu. Ross da gülümsüyordu. Ablasını özlemişti. Onun o çocuksu hallerini çok özlemişti.

  Ablası da gittikten sonra tüm aile bireyleri (başta annesi ve babası) sırayla özlem gidermişti. Odaya tekrar Riker girdiğinde Ross rahatlamıştı. Bu kadar ilgiye alışık değildi. Riker görmek ise aklına Ashley'i getirdi. Riker'dan telefonunu vermesini istedi. Riker,uzunca bir süre sonra ikna olmuştu.

Ross, rehberden Ashley adını buldu ve aradı.

  Birkaç çalıştan sonra açıldı ve bir kız sesi duyuldu. "Ross, iki yıl sonra mı hatırladın? Ama unuttun galiba, ben çoktan Usher ile yattım. Hatta dört ay sonra dünyaya bir kızım gelicek."

  Ross, kendini gülmemek için zor tuttu. Hâlâ onu geri kazanmak istediğini düşünüyordu, sürtük. Bir de utanmadan hamile olduğunu söylüyordu. "Seni tebrik ederim, Ashley. Ama inan, gram umrumda değilsin. Sadece tek söyleyeceğim senden nefret ettiğim. Ayrıca ben, iki yıldır komadaydım ve sen orada oynaştaydın. Burada, daha adımı bile bilmeden beni iki yıldır bekleyen biri vardı ve ben ina aşığım. Tekrar tebrikler." dedi ve telefonu kapadı. Riker ona dik dik bakıyordu. "Sen," dedi. Sesinde heyecan vardı. "Sen, Laura'ya mı aşıksın?" Ross, şimdi fark ediyordu itirafını. Kaşını çattı ve abisine baktı. "Saçmalama, öyle bir şey yok." dedi. Sesi incelmişti, yalan söylerken hep böyle olurdu. "Tüh," dedi Riker. Yapmacık bir üzüntüyle. "Oysa ben Laura'nın bir sevgilisi olduğunu biliyorsun sanıyordum." dedi. Ross'un içtiği suyu püskürdü. "NE!"

GÜZEL AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin