Ve işte başlıyoruz,en başa döndük. Kimse hem de hiç kimse birbirini tanımıyor, aralarında biri eksik. Herkes değişmiş,daha önce tanımadığımız kişiler-Ama bir dakika burası hikayenin sonu değil mi?Peki ortasında ne işi var?Tamam en iyisi dönelim başa.
"Türkiye mi? Ve yalnız mı gideceksin?! Delirmiş olmalısın!" Rydel oradan oraya koşturuyor Vanessa'ya bir şey söylemesi için bakıyordu. "Ross'a ne diyeceksin?" dedi Vanessa,en iyi sebep bu olabilirdi. Laura ise gözlerini dışarıda yağan yağmura dikmişti. Ne onları duymak istiyordu ne de sorularını cevaplamak. Sadece dışarı çıkıp (kalbinin söylediği şeyi) son olabileceğini düşündüğü yağmurun altında ıslanmak istiyordu. "Sıkıldım," dedi. "Sizden de sorduğunuz sorulardan da! Beni ameliyata kabul eden tek hastane orada,seçeneğim olan hastane. Ölmekten başka olan seçenek! Türkiye'de diye ölmeyi mi tercih edeyim,sizi bırakıp gitmeyi!Hem de dönüşü olamayan bir yola. Zaten günden güne kötü oluyorum,tümör iyice büyüyor. Bırakın son şansımı kullanıyım. Hem kullanmakta ne zarar var? Ya öleceğim ya da yaşayacağım,sonuç belli değil mi?!" Sonra da oradan hızla çekip gitti. Dışarı çıktığında gözyaşlarına engel olamıyordu, yağan yağmur da bunları bastırıyordu. Sesi ise her yerde yankılanıyordu,beyninin her bir noktasında; Sonsuzluk için kaç dakika? Ross bunu,ona giderken verdiği öpücük için söylemişti. Oysa bilmiyordu önlerinde daha da büyük ayrılıkların olacağından. Hiç de haberi olmayacaktı...En azından kesin sonuca kadar. Laura,göğe baktı. Uağmur damlalarının suratına düşmesine izin verdi,hepsine teker teker. "Belki siz hissedeceğim son yağmur damlaları olacaksınız,belki Ross aşık olduğum son adam olacak,belki de dünya hiç bu kadar zalim olmamış olacak. Tanrı'dan başka kim bilebilir ki?" dedi. Söylediği her kelime ta kalbinden gelmişti,en derininden.
"Kaç saattir oradasın!Artık içeri gel yoksa- "
"Yoksa ne!Tümörden önce soğuk algınlığı mı beni öldürür?!"
"Öyle demek istemedim,sen de biliyorsun."
"Ya evet istemedin."
"Ah,kiminle uğraşıyorum ki!" dedi Vanessa ve içeri girdi. Pencereyi kapattıktan sonra da Rydel'ın yanına oturdu. "Nesi var onun?Önceden böyle değildi. " Rydel başını salladı. "Biliyorum, galiba bir çok şey yüzünden böyle."
"Ne gibi şeyler?"
"Tümör,ölüm korkusu,sevdiklerini kaybetme duygusu,bizim baskımız... Seç birini."
"Haklısın,çok mu üstüne gittik?"
"Evet." dedi arkadan bir ses. Kızlar ürkmüşlerdi. Arkalarında ise Riker duruyordu. "Bu kadar üstüne gitmemeniz gerekiyor.Bırakın hastane Türkiye'de mi,yalnız mı gitmek istiyor? Gitsin. Yeter ki kendini özgür hissetsin." dedi ve dışarı çıktı.
"Sana çok baskı yapıyorlar değil mi?" dedi.Laura arkasına dönünce gülümsedi, "İyi ki sen geldin,yoksa çıldırabilirim."
"Kardeşim de çıldırabilir.İnan bana,seni hiçbir kızı sevmediği kadar çok sevdi."
"Biliyorum,ben de onu çok seviyorum ama ona söyleyemem."
"Ben de bunu biliyorum,evet söyleyemezsin. Bunun için seni suçlayamam,kimseyi suçlayamam. Kader bir kere,olur böyle ama sen kurtulacaksın." dedi Riker ve elini güven verircesine sıktı. Laura'nın her tarafı ıslanmıştı,bir de gözünden düşen yaşlar cabasıydı. "Ross,evde mi?" Riker başını salladı. Laura da zaten bu cevabı bekliyordu, ayağa kalktı ve odasına gitmeye başladı ve ilk defa "Nereye gidiyorsun?" sorusunun sorulmamasının mutluluğunu yaşadı.
"Bi'tanem." dedi Ross ve Laura'nın yanağına aşk dolu bir öpücük verdi. "Ross." dedi Laura. Ross,işini çok zorlaştırıyordu. "Ne?" dedi Ross,sesi şaşkın ve korkmuş geliyordu. "Ben bunu yapamam,bunu devam ettiremem."
"Neyi devam ettiremezsin Laura?Ne demek istiyorsun?"
"Çok klişe ama cidden sorun sende değil,bende. Bunu sana yapacak gücüm de yok ayrıca,bu yüzden en kolay yolu bu:ayrılmalıyız."
"Ama bu-bu olamaz. Senden ayrılamam,ben sensiz nefes alamam.Eğer sorun bir ara Mia ile çıkmamsa cidden aramızda bir şey yaşanmadı,ben,onu seni sevdiğim kadar çok sevmedim ki. Ben kimseyi seni sevdiğim kadar sevmedim!Beni yaşam kaynağımdan ayıramazsın, bunu bana yapamazsın..." dedi Ross. Kalbi sıkışmış gibiydi,adeta nefes alamıyordu. Laura'dan ayrılma fikri...bunu bir kere zaten yapmıştı ve bir daha asla yapamazdı,onı bir daha bırakamazdı. Laura'nın yanağından düşen gözyaşını sildi. "Bunu sana yapmak zorundayım. Buna alışmak zorundasın! " Nedense zorunluluk kelimesini üstüne basa basa söylemişti. "Niye zorunluyum? Beni terk etmiyeceksin ki,yani ben öyle umuyorum." Laura'nın yanağından bir damla daha düştü. Beyni gülüyordu ona, "Haha,zavallı çocuk,daha ona söylemediğin ne kadar çok şey var bir bilse!" Kalbi ise ağlıyordu,sevdiği adamı bırakacağı için ağlıyordu. "Üzgünüm Ross, gitmem gerek. Kendine... iyi bak." Oturduğu banktan kalkıp gitmek istedi,öyleki beynini sırf bu işe vermesi bile gerekti. Ayakları zor yerine getiriyordu isteğini,zaten o da gitmek istemiyordu. Bilerek parkta buluşmak istemişti. Belki, küçük ihtimal buradan kaçmak daha kolay olurdu ama değildi. Ross'tan kaçmak kolay değildi.
Gitmek için koşmaya başladı yoksa orada kalacaktı.
Ama Ross bu,savaşmadan asla bırakmazdı. Kalktığı gibi kolundan yakaladı ve kendine çekti. "Seni bırakmayacağımı biliyorsun." Sonra da dudaklarına yapıştı. Birkaç saniye boyunca,öpüştüler. Ama Laura daha fazla öpüşmelerine izin vermedi. "Ama bırakmalısın." Sonra da arkasına bakmadan oradan uzaklaştı.
Bitmiş miydi? Her şey,bütün yaşanmışlaş,hepsi iki sözcükle bitmiş miydi? Galiba bitmişti. En azından Laura için.
"Seni bırakmayacağım,sen istesen de istemesen de."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZEL AŞK
Roman d'amourBu bir Raura hikayesidir ve aşkın üzücü ve neşeli yanlarını anlatır,Bu benim ilk hikayem sayılmaz ama burada yeni.Umarım beğenirsiniz, lütfen düşüncelerinizi açıklayın. Benim için çok önemliler.Ayrıca hikaye tutarsa bazen günde iki bölüm yayınlarım...