Çoktan kalkmış
Bir treni bekliyoruz..
Biletsiz..Zeynep'ten
Sabah güneşinin pencereyi geçip yüzüme vurmasıyla hafifçe gözlerimi kısıp yan tarafıma baktımHer zaman ki gibi yüzü yine kasılmıştı. Kumral rengi dağınık saçları, kirli sakalı, sert çehresi ve kahve gözleriyle her kızın dönüp bir daha bakacağı adama ben sahiptim, ama tek bir farkla bu adamın aşkına sahip olabilir miydim?
Birden dün dedikleri aklıma geldi ' emin ol ki bu dünyaya gelsem ve önüme bir sürü kız serseler yine sen derim' demişti. Hafif heyecanla karışık alt dudağımı dişledim.
İçimdeki isteğe daha fazla karşı koymadan elimi saçlarına tam daldıracakken Asaf birden gözlerini açınca korku ve panikle hızla elimi indirdim.hay ben içimdeki isteğe.
Uyku mahmuru haliyle kaşlarını çatıp napıyordun sen az önce?" diyince utançla "seni uyandırmak için saçını çekecektim." Saçını çekecektim mi? Utançla gözlerimi kapattım.
Asaf şaşkınlıkla "saçımımı çekicektin? Allah'ım ne güzel eskiden öpülerek uyandırılıyordum. Ama şimdi... Ya havle" hızla gözümü açıp hafif bir sinir ve kıskançlıkla "önceden kim seni öpebiliyordu? Bana bak Cenk Asaf seni bir tek ben öperek uyandırabilirim." dedim utanma duygusunu törpüleyerek.
Asaf çapkınca sırıtıp "öp o zaman" deyip tam beni öpmek için hareket edecekken hızla kendimi çekip "kahvaltıya geç kalıcaz." Asaf omuz silkip "bir şey olmaz" deyip konuşmama izin vermeden dudaklarıma yapıştı.
Zehra
Kahvaltıya bir türlü inmeyen yengem ve abimden dolayı kahvaltı onlarsız geçti. Kucağımda oturan egemen'e hem yemek verip hemde onunla şakalaşıyordum. Egemen birden "an ne neyde?" diye sorunca hafiften sırıtıp masada sadece ben ve Aslıhan'ın olmasını fırsat bilip "baba onu ham yaptı." deyip göz kırparak gülümsedim. Bozulan Aslıhan'a inat.
Egemen gözlerini kocaman açıp "an neyi kuytay o jiman" deyince biraz düşünüp "tı, anne kendini kurtarır." deyip son kaşığıda egemen' in ağzına tıktım.
Ağzını temizleyip sabahtan beri bana öldürücü bakışlar atan Aslıhan'ı umursamadan temizlikçimiz olan Ayşeye seslendim "Ayşe vere (gel) kahvaltıyı topla" deyip Aslıhan'a göz kırpıp Egemen'i de alıp bahçeye çıktık.
Egemen etrafta koşuştururken bende telefonla oyalanıyordum. Birden dış kapının açılma sesini duyunca o tarafa baktım.
İçeri sarışın ve mavi gözlü genç ve yapılı bir adam girdi. Resmen adam ayakta yürüyen meteordu. Ağzım açık bir şekilde bana doğru gelen adama baktım.Adam tam önümde durup haylazca sırıttı. Hızla kendimi toparlayıp derince yutkundum. Adam elini uzatıp "ben Ahmet, sen de Zehra olmalısın" deyip utangaçlıkla yere bakıp tekrar bana baktı. Hafif sertlikle elini tutmadan hem şaşkınlık hem heyecan, hemde sinirle " evet. Peki siz kimsiniz?" dedim kaşlarımı çatarak. Adam hafif bir hayalkırıklığıyla "beni tanımadın mı?" Biraz düşündüm beş yıldır ben ve Azat abim yokuz buralarda. Ne kadar hafızamı zorlasamda bir türlü ne Ahmet ismini ne de bu simayı çıkartamadım.
Hafif bir utangaçlıkla " kusura bakma ama tanıyamadım." Adam zaten tutmadığım elini ensesine götürüp "ben Zeynep'in abisiyim." deyip yere baktı. Kaşlarımı çatıp "zeynep yengenin Abisi Ali abi değil mi?" Adam yumruğunu sıkıp "yok, yani evet. Of bende küçük abisiyim.
Zeynep evde yok mu?" deyip arkadaki eve bakıp tekrar bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMERA FERAM ☑
Teen Fiction▪︎TAMAMLANDI▪︎ Mutluluk neydi? Yani gerçek mutluluk? Baba sevgisi, aile sıcaklığı? Peki size bir soru. Size hiç kendi hayatınız için söz hakkı verildi mi? İşte bana verilmedi. Benim kaderimi onlar çizdi ve beni bir avuç sevgiyle uğurladılar yaşadığı...