Merhabaa
Geciktirdim bölümü ama işte attım.
Ara vermek hiç olmadı gibime geliyor. Sıkışıp kalıyorum, elim devamını getiremiyor. İnşallah bunu bölümlere yansıtmıyorumdur.
Bir de sınırı koyma sebebim; Emeğimi bazı okuyucuların çok güzel (!) değerlendirmesinden.
Gerçekten emek hırsızlığından başka bir şey yapmıyorsunuz. Hadi anladım yorum yapmıyor o 880 kişi, ama o kadar okuyucudan yalnız 66 vote? Bu emek hırsızlığı değil de ne? Sınır koymadım yorum yap diye tamam ama voteleyebilirsin??
Bu yüzden sınır koyuyorum şimdilik. Çünkü zaten adapte olamıyorum bir türlü bölümlere bir de bu olunca hepten düşüyor insanın keyfi.
Neyse iyi okumalar.
S I N I R: 60 YORUM
60 Y O R U M SINIRI GEÇİLMEDİKÇE YENİ BÖLÜM GELMEYECEKTİR!
İKİNCİ SEZON BÖLÜM 24: "ŞANS VE YEMİN.''
🥀
Ruhum sanki Azrail’e susamış gibiydi. Can atarak koşa koşa ilerliyordu ona kavuşmak için. Ve herkeste öyle istekliydi ki Azrail’iyle buluşmaları için ellerinden geleni yapıyordular. Yanıp savrulmasını hatta yok olmasını canı gönülden istiyordular.
Ruhumun adım adım Azrail’e doğru gittiğini hissediyordum.
Ancak beni en baştan beri Azrail’e doğru itmek isteyen biri vardı.
Roza Şahoğlu; nefretin ve kinin birleşimi olan kadın.
Nedeni bilinmezcesine sadece bana değil, etrafında olan herkese nefreti, kini büyüktü.
Ama nedense bana en çok nefret ettiğini zannediyorum. Ya da etrafındakilerine nefretini usta bir şekilde gizletiyor, sadece bana açık açık beni o zehriyle yakıp yıkacağını gizletmeden gösteriyordu. Ancak anlamıyordum. Bana karşı duyduğu bu nefretinin sebebini anlayamıyordum. Marazali’nin dilindeki zehri bile anlayabiliyordum, ama onunkini anlayamıyordum.
Daha bir aydır bile tanımadığı kıza neden bu kadar büyük hisle dolu dolu olsun ki?
Benim hayatım şu yedi ayda mahvolacağı kadar mahvolmuştu zaten. Harabeye çevrilmiş paramparça olan hayatımın kırıntıları ellerime batıp oluk oluk kanatmış ve yüreğime yaralarını serpiştirmişti. Ardındansa o parçaların bile kalmasını istemezcesine yok etmiştiler.
Hiçbir şeyim kalmamıştı elimde. Her şeyimi teker teker kaybetmiştim. Babamın gözde fırınını, dört yıldır varlığına hasret duyduğum annemi ve hayatına karşı canımı ortaya koyarak koruduğum zannettiğim abimi. Öyle adice kaybettim ki her şeyimi; kurduğum hayallerimin, umutlarımın altında ezilmenin meyusluğunu yaşayamadan art arda darbeler aldım.
Bu hayatta babamdan, halamdan ve Nagehan’dan başka hiçbir şeyim kalmadı. Ve ne zamandır uğramadığım bin bir hayallerimle kurduğum küçük okulum.
Kim bilir belki o bile artık uçuruma doğru gidiyordur benim yüzümden. Fırını kurtaramayıp kaybettiğim gibi onu da kurtarmayı beceremeyip kaybetmişimdir. Her şeyde olduğu gibi, bunu da elime yüzüme bulaştırmışımdır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERYEM
General FictionYelkovan her hareket ettiğinde, bir kan daha akıp kara toprağa karışıyordu. Bir kez daha hareket ettiğindeyse, yaralı kalpleri acıyla kavurmuştu o gece. Kimisi sevdiklerinin mezarında gözyaşı dökerdi, kimisiyse sevdiğini korumak için canını feda ede...