Helllöü
MERYEM 2 sezon başladı.
Bu güzel günümde bol bol yorum atarsanız beni hem motive, hem de mutlu etmiş olursunuzz. Lütfen desteklerinizi eksik etmeyin. Bölüm bekleyen güzellerim lütfen yorum yapmadan geçmeyinn😍
İKİNCİ SEZON BÖLÜM 22: "KATİL.''
🥀
Bir kelebeğin kozasından çıkması gibiydi hayatım. Her zaman yeni şeylerle karşılaşıyor, yeni bir yollara adımlıyorum. Ve tıpkı bir tırtılın kelebeğe dönüşüp değişim yapması gibi hayatımın yönü değişiyordu.
Ben küçükken çok mutluydum.
Annem kız çocuklarını çok severdi. Saçlarının her bir telini cennet diye tanımlardı. Gözlerindeyse cennet ışığının saklı olduğunu söylerdi. Çünkü onlar Allah'ın gönderdikleri mucizevi bir varlıktı. Eşi benzerleri olmazdı.
Ben daha genç yaşındayken annesiz kaldım. Ben üniversite heyecanımı yaşamak yerine annemin başında sonsuz gözyaşlarımı döktüm. Abimin yaşadığı vicdanı yüzünden gözlerimin önünde kalbini buza çevirmesine şahit oldum. Ben her gece babamın, annemle fotoğraflarına bakarken derin acıyla ağlayışlarını gördüm.
Biz dağıldık. Dağıtıldık.
Dört yıl önce yaşanan o kaza, Erkoç ailesinde onarılamayacak çatlaklar oluşturdu. Bizi yıkıp döktü.
Şimdi öğreniyorum ki buna sebep olanlardan biri de Nazer Şahoğlu'ymuş.
Daha aşkını yeni kabul ettiğim adamın kardeşi Nazer Şahoğlu'ymuş.
Arkadaşının ölümüne sebep olduğum Nazer Şahoğlu'ymuş.
Belki de bütün bunlar yalandı. Meriç'in beni enkazda bırakmak için ortaya attığı bir tongaydı.
Ama bu kadar tesadüf nasıl olabilirdi? Dört yıl önce, 15 Ekim gününde nasıl iki kaza olmuş ve bu kazadaki iki kişi de ağır hasarlar alarak bitkisel hayata girebilmişti?
Bu kadar tesadüf olamazdı değil mi?
Meriç'in sözleri karşısında büyük bir şaşkınlık yaşamış onun gözlerindeki zaferi görmek istemeyerek hiçbir şey söylemeden terk etmiştim odayı. Öyle hissiz şekilde yürüyerek gelmiştim ki buraya, geldiğim gibi de yalnız kalan ruhumu denizin dalgalarına atmıştım, savrulmasına eşlik etsinler diye.
Saatlerdir oturduğum bankta dalgaları dalgın şekilde izleyerek düşünüyordum. Bir yanıt, bir tepki veremiyordum kendi düşüncelerime. Çünkü bu o kadar karmakarışık bir durumdu ki, bunun tesadüf ya da gerçek olabileceğini kestiremiyordum. Ne düşüneceğimi bilemiyordum. Kendimi hangi düşünceye itsem, hep haksızlığa düşüyordum dünyamda.
‘‘Hele şükür be yenge.’’
Bir anda gelip, başımda dikilen Rıza Selim'e en ufak bir tepki veremedim. Aniden çıkması beni irkiltmeliydi. Lâkin olmamıştı. Karşımdaki iri yarı adamda bendeki bu tepkisizliği fark etmişti. ‘‘Yenge bir şey mi oldu?’’
Denizin dalgalarında dolanan gözlerim onu buldu. Sorusunu es geçip ‘‘Beni annemin mezarına götür.’’ dedim.
Sadece tek bir şey istiyordum şu an. Annemin ölümlü huzur kokan toprağında acılarımı, gözyaşlarımı dökmek.
‘‘Yeng-’’
İtiraz edecekken ‘‘Lütfen..’’ dedim tükenmiş bir tonda. Daha fazla itiraz etmeden kafasını olumlu anlamda salladı. Önünde ilerleyerek siyah arabaya bindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERYEM
General FictionYelkovan her hareket ettiğinde, bir kan daha akıp kara toprağa karışıyordu. Bir kez daha hareket ettiğindeyse, yaralı kalpleri acıyla kavurmuştu o gece. Kimisi sevdiklerinin mezarında gözyaşı dökerdi, kimisiyse sevdiğini korumak için canını feda ede...