0.9 // Sana Öğreteceğim

248 33 47
                                    

Medya : Join the Angels

Gömleğimin son düğmesini de iliklerken kapıya yöneldim. Arkamda bıraktığım kızıl "Hey Gabriel." diye bana seslenince arkama döndüm. Gömleğimin kollarını dirseklerime kadar katlarken kızıl gene konuştu. "Seni bir daha ne zaman görebilirim?"

Ah. Keşke bunu soran üniversitenin dekan'ı Crowley'in annesi ve aynı zamanda burada öğretmen olan Rowena olmasaydı. Gülümseyerek "Muhtemelen dersinize girdiğimde görürsünüz profesör." dedim.

Rowena kahkaha atarak "Çok tatlısın." dedi. "Biliyorum." dedim ve sınıftan çıktım. Nefesimi verdiğimde üniversitenin hızlı akışı hala devam ediyordu. Sanki hiç, bir öğrenci not ve biraz da eğlence için bir profesörle birlikte olmamış gibi normaldi her şey.

Islık çala çala bahçeye çıktım. Join the Angels'ın ritmine uygun biçimde yürürken birinin bana seslendiğini duydum. Lucy koşar adımlarla yanıma geliyordu. Acaba bu sefer ne yaptığımı öğrenmişti? Rowena olayını öğrenmesi imkansızdı bir kere. Bu içimi rahatlatırken ağabeyime baktım.

Lucy bir süre soluklandıktan sonra "Nereye?" dedi. Gözlerimi devirerek bu fazla sıkıcı ve baskıcı hallerini umursamamaya çalıştım. "Sana ne Lucy? Bu ağabey tavırların sadece Cassie'ye söker çünkü ailedeki tek reşit olmayan kişi o. Yani beni sal."

Lucy "Ha ha. Çok komik." dedikten sonra gözlerini devirdi. "Bugün senin günün. Yemek için istek parça yapacaktım." Hınzırca gülümseyerek "En son böyle bir şey istediğinde ne olduğunu unuttun sanırım?" dedim. Lucy'nin yüz ifadesi anında kaskatı kesilirken kahkaha attım. Hoş şeyler olmamıştı.

Lucy ile hep böyleydik. Mesela, hiç unutmam, bir gün Pazar günü ailecek kiliseye gitmiştik. Ben tabi o zamanlar 15-16 yaşlarında falanım. Dualar ve vaaz faslı başlamadan önce ben ve Lucy kutsal suyun olduğu yerin önünde duruyorduk. Ben arkama sakladığım elimde ise kaynar su vardı.

Lucy'nin Bay Rhodes'un kızı Sophia ile bakıştığı sırada kaynar suyu, sanki kutsal suyu dökermiş gibi kolunun bir kısmına dökmüştüm. Ardından da benim bağırışlarıma Lucy'nin çığlıkları karışmıştı. "İblis! İblis var! Kutsal su onu yaktı!"

Oradaki yaşlı teyzeler ve amcalar bunu görüp de duyunca hemen Peder'e şikayet edip yaygara koparmışlardı. Peder gelip ismimizi sorduğunda doğal olarak söylemiştik. Lucy'nin adını söylediğinde pederin yüzünde oluşan ifadeyi hatırlıyorum da... Mükemmeldi.

O gün ikimiz de kiliseye girememiştik. Ama buna değmişti. Zaten o zamanlar da 12-13 yaşlarında olan Cassie de bizimle beraber dışarıda takılmıştı. Arıları falan izlemişti salak.

Lucy beni sarısınca gerçek dünyaya dönüp ona baktım. Lucy "Ben bugün geç gelebilirim. Söyle babama tamam mı?" diyince kaşlarımı çattım. "Niye ki?" diye sordum şüpheyle. Lütfen geri dönmemiş olsun. Lütfen geri dönmemiş olsun. Lütfen geri dönmemiş olsun. Lütfen-

"Bizim sınıftan birkaç arkadaşla takılacağız." Lucy'nin bu sözleriyle rahatlarken gülümsedim ve "Tamam Lucy. Söylerim babamıza." dedim. Lucy ona Lucy dememe sinirlenmiş olacak ki homurdana homurdana yanımdan ayrıldı.

Telefonumdan saate baktım ben de o sırada. Daha 16.00'e yeni geliyordu. Derslerim bitmişti ve yapacak bir şeyim yoktu. Ben de bu şehre gelir gelmez arayıp bulduğum küçük gölete gitmeye karar verdim.

Hem bugün hafta içi olduğu için çok kalabalık da olmazdı. Bisikletim evde olduğu için maalesef yürüyerek gidecektim ama en azından gölet yakındı. Okuldan çıkıp ellerimi ceketimin cebine koydum ve kısık sesle aklıma gelen ilk şarkıyı söylemeye başladım.

PapatyamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin