2.7 // Papatyam

242 26 119
                                    

"Maaşallah." dedi Güneş telefonumu elimden alırken. "Bu ne lan?" Telefonumu ondan almaya çalışırken Güneş elime vurdu ve açtığım fotoğrafa bakmaya devam etti. Gözlerimi devirip "Güneş. Bak bir daha hatırlatıyorum. Sen benim ağabeyimle sevgilisin." dedim.

Güneş omzunu silkip "Ama minnokum sen de hep daş gibi hatunlarla sadece arkadaş oluyorsun. Sevgilim haklı." dedi. Ofladım ve "Balthazar sana Meg'i anlatmış mıydı?" dedim. Güneş başını salladı. "Göt herif." diye mırıldandım. Çok kılıbık oldu ağabeyim de.

Telefonumu elinden aldım ve Meg'le çekildiğimiz selfie'yi kapattım. Hayır kızlara oradaki arkadaşlarımı göstereyim demiştim ama burnumdan getirmişlerdi.

"Her neyse. Kızlar. Benim artık gitmem lazım. Babam az sonra gelecek." Melek mutfaktan çıktı. Az önce Kordon'da çekildiğimiz fotoğrafları Instagram'a attıktan sonra yemek hazırlamaya başlamıştı ama ben kalamayacağımı söylediğimden yemek iki kişilikti. Melek ellerini havluyla kurularken hüzünle bana baktı ve "Ama daha yeni gelmiştin." dedi. İkisine de sarıldım ve "Yine gelirim. Hatta bir ara kıçınızı kaldırıp siz gelirsiniz." dedim. "Sizleri özleyeceğim kızlar." Melek başını salladı. Güneş de gülerek ekledi. "Tabi ki de geleceğiz mankafa. Seni ağlattığı için o yakışıklının hayalarına tekme atacaktım unuttun mu?"

***

Uçağa binmeden önce Dean'e annemle olduğuma dair bir mesaj attım. Arayacağım demiştim ama artık çok geçti. Sözümü tutamamıştım bari mesaj atayım dedim. Dean'den cevap gelmedi. E tabi kim bilir orada saat kaçtı. Dudaklarımı büzüp uçağa bindim babamla. Affederdi değil mi?

***

Yüzümü sıvazlayıp okula baktım. Deli gibi yorgundum. Jetlag'ın bir yerlerine koyayım ya. Uykusuzdum. Birkaç gecedir sadece birkaç saat uyuyabiliyordum. Çantamı düzeltip okula girdim. Bahçesi bomboştu. E tabi muhtemelen ders başlamıştır.

Gerçi okula girmek istediğimden emin değildim. Dean'i arayacağımı söylemiştim ve aramamıştım. Muhtemelen bana kızgındı. Olmakta da haklıydı. Sözümü tutmamıştım çünkü.

Ben hala okula şüpheli bakışlar atarken kolumda bir baskı hissettim. Meg kısa boyuyla yanımda dikilmiş bana bakıyordu. Ona zar zor gülümsedim. Meg de bana gülümsedi ama gördükleri, mor göz altları ve çökmüş bir yüz, hoşuna gitmemiş olmalı ki elini yanağıma koyarak "Cas? İyi misin sen?" dedi endişeyle.

Omzumu silkip "Çalışıyorum." dedim ve konuyu değiştirmek için "Sen de mi geç kaldın?" dedim. Meg başını salladı. "Alarmımı açmamışım." dedi ve "Cas, anlatmak ister misin neler döndüğünü? Bak iki gün önce bir anda dersten çıkıp gittin. Sonra bir kadın eşyalarını aldı ve bir daha okula gelmedin. Çok endişelendim." dedi. Sonlara doğru kısılan sesi ve kızaran yanakları ilgimi çekmişti.

Okula baktım yine. Şu an ihtiyacım olan ne bir sevgiliydi ne de beni sorularla boğacak arkadaşlar. Benim ihtiyacım olan beni dinleyecek bir dosttu. Başımı salladım. "Soru sormadan dinleyeceksin tamam mı? Bir de... Kimseye anlatmak yok. Lütfen."

Meg gülümseyip başını salladı ve elimden tutup beni okulun bahçesindeki ağaçlardan birinin altına götürdü. İkimiz de çimlere oturunca anlatmaya başladım. Meg ise sadece dinledi. Sanki o an ona her şeyi söylemiş gibiydim. İçimde ne varsa dökmüştüm. Hatta... annemden bile bahsetmiştim.

Meg gözümden yaşlar akmaya başlayınca nazikçe onları sildi. Ben ne zaman bu kadar ağlak oldum? Burnumu çektim ve "Ben... ben iyiyim. Dinlediğin için teşekkürler." dedim. Meg gülümseyip "Lafı bile olmaz Cas." dedi. "Ama sen gerçekten iyi olduğundan emin misin? Gözünden uyku akıyor da."

PapatyamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin