1.7 // İzler

258 35 67
                                    

Medya : Zeus

Sırtımdaki acıyla uyandım. Yatağımdan çıkıp gerindim ama bu daha da canımın avımasına neden olmuştu. Hızla tişörtümü çıkartarak aynadan sırtıma baktım. Berbat olmuştu, her tarafı çiziklerle doluydu. E tabi dün gece sıradan geçmemişti.

***

Dün akşamüstü yeterince Marvel filmi izlediğime kanaat getirip biraz hava almak için dışarı çıkmıştım. Zaten tüm öğleden sonram neredeyse ağabeyim Lucifer'la geçmişti. O da dersleri erken bittiği için eve erken gelmişti ve beni öyle salya sümük ağlayıp film izlerken görünce ben de ona onun arkadaşı gittikten sonra anlatmak zorunda kalmıştım. Dean'i, onu sevdiğimi, onun Anna'yla olan geçmişini... Her şeyi.

Bahçeye çıkmadan önceyse antrede bir şey görmüştüm. Gerçekten çok güzel bir şey... Papatyaların polenleri ve yaprakları üzerinde olan ve kapının önündeki demetle oynayan simsiyah bir tüy yumağıydı bulduğum. Üzerindeki o beyaz yapraklarla tüylerinin siyahlığının tezatlığı çok hoşuma gitmişti.

Gülümseyerek bir süre onunla oynadım. Acaba onun da evde kalmasına izin verirler miydi? Eve girdim ve telefonuna bakan ağabeyimin yanına gidip "Ağabey. Şey... senden bir şey isteyebilir miyim?" dedim. Ağabeyim bana baktı ve başını salladı.

Tam konuşacağım sırada siyah kedi içeri girdi ve ağabeyimin yanına kuruldu. Lucifer önce yanındaki kediye sonra da bana baktı. "Cassie, muhtemelen babamız izin vermeyecek." Yüzüm düşerken Lucifer güldü ve "Hadi onu veterinere götürelim." dedi. Onunla beraber ben de gülümsedim.

Ben kediyi kucağıma alırken Lucifer da arabasının anahtarlarını aldı. Kapıyı kilitledik ve bahçeyi geçtik. Bir ara, mesela sınavlar başlamadan önce, bu bahçeye bir bakım yapmalıydım. Şu köşeye papatyalar ve şu kısma da yasemin belki?

Arabaya bindiğimizde Lucifer arabayı çalıştırıp "Bir isim düşündün mü?" dedi. Dudağımı büzüp bir süre bana bakan mavi gözlere baktım. Bu kedi bana birini hatırlatıyordu. Simsiyah tüyler, masmavi gözler... Gülümseyerek Lucifer'a döndüm ve "Evet, Zeus." dedim.

***

Dün gece neredeyse saatte bir üzerime çıkıp sırtımı mahveden Zeus'la uğraşmıştım. Bir ara neredeyse kanatacaktı. En sonunda çareyi Zeus'a parçalayabileceği bir şeyler vermekte bulmuştum. Bu da gazeteydi. Gazetelerin yırtılma hışırtısında uyumak ne kadar zor olsa da sırtımdaki tırmıklardan iyiydi.

Duş alıp giydim ve aşağıya indim. Zeus da beni takip ediyordu. Babamız onu ilk gördüğünde ona haber vermediğimiz için kızmış ama sonra izin vermişti. Şu anda da babam ve Micheal mutfak masasına oturmuş konuşuyorlardı. Okulda atıştırabilmek için kendime masadakinlerden bir tost hazırlarken onlara günaydın dedim. "Şu yeni dava hakkında mı konuşuyordunuz?"

Babam başını sallamakla yetinirken ağabeyim evet dedi. Babamın bu hareketine göz devirirken hazırladığım tostu masaya bıraktım ve dolaptan Zeus'un mamasını çıkarttım. Zeus mamasına ulaşabilmek için zıplarken gülümsedim ve mavi kapa mamasını koydum. Suyu zaten vardı.

Tostumu ve çantamı aldım. Kapıdan çıkarken gözüm Zeus'u bulduğum yere takıldı. Daha papatya mevsimi değildi ki, Zeus o papatyalara nasıl bulanmıştı? Dudağımı büzüp omzumu silktim ve bisikletimi aldım. Sakin sakin okula doğru sürmeye başladım.

Dün yaptıklarım... Bilemiyorum bir anda patlamıştım ama gerçekten Dean'den uzakta olmak istemiyordum. Yanında olmak istiyordum. Onu her gördüğümde saymaya başladığım ama bitiremediğim çillerini görmek istiyordum. Yeşil gözlerine dalmak... Ama o beni arkadaşı olarak görmeye devam ettikçe bunu içimde nasıl tutabilirdim ki? Onu her gün görüp her gün ona onu sevdiğimi söyleyememek? Kendimi yıpratmaktan başka bir şey değildi. Doğru olanı yapmıştım.

PapatyamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin